2019’da bir program vasıtasıyla Cezayir’ de Uluslararası Çevre Hukuku Konferansı’na davet edildim. Prof. Dr. Refik Korkusuz orada bir sunum yapacaktı, onun yanında davetli olarak iki arkadaş yola çıktık. Programın yapılacağı ülke Cezayir’di ama Cezayirlilerin bile çoğunun gitmeyeceği bir bölgeye, en güneyindeki Tamanrasset eyaletine gidecektik. Cezayir, Afrika’ nın en büyük yüzölçümüne sahip ülkesi ve gideceğimiz eyalet de toprak bakımından neredeyse Türkiye kadar büyüklüğe sahip. Nüfusu ise sadece yüz bin. Düşünün eyalet Türkiye kadar ve sadece yüz bin kişi yaşıyor. Sahra’nın ortasında bir yerde Fransa’ dan, Arap ülkelerinden çok sayıda hocanın katıldığı bir programda Uluslararası Çevre Hukuku konuşulacaktı. Benim asıl şaşırdığım hadise zaten buydu. Çünkü bugüne kadar bizlere çöldekilerin çevreden, dünyadan bihaber olduğunun gösterilmesi sebebiyle böyle çalışmaların yalnızca gelişmiş ülkelerde yapılacağını düşünmüştüm.
Önce Cezayir’e vardık başkentte Refik Hocayla yaptığımız kısa gezintinin ardından tekrar uçağa bindik ülkenin ortasında Ghardaia diye bir şehre indik. Yolcuların bir kısmı burada indi, ardından aynı koltuklara başka insanlar bindi. Bu bana tıpkı bir otobüste yolculuk yapıyormuşum gibi hissettirdi. Ardından uçak tekrar havalandı ve son olarak Tamanrasset şehrine indik. Orada bizi Tamanrasset Üniversitesi’nden hocalar dört gözle bekliyordu. Konuşmacılar, davetliler olarak neredeyse hepimiz aynı uçaktaydık, Türkiye’den davetli de yalnızca bizdik. Bir bakıma ülkemizi de temsil ediyorduk ve bu bana ayrı bir sorumluluk bilinci katıyordu. Vardığımızda akşam saatleri olmuştu, güzel bir karşılamanın ardından otobüslerle otelimize yerleştik. Ertesi gün üniversiteye gitmek için otobüsümüz hazırdı. Tamanrasset’ te eğitime önem veriliyordu şehrin en güzel binaları üniversiteye aitti.

Ben o güne dek Tamanrasset ismini ne duymuştum ne de haritada gösterebilirdim. Nasıl bir halk yaşar, orada Müslümanlar ne yapar? Bunları hiç kendime sormamıştım. Günümüz dünyasında sadece kendimizi düşünüyoruz, dünyada diğer toplulukların nasıl yaşadığı hiç aklımıza dahi gelmiyor. Evet, Sahra Çölü’ nün ortasında da bir üniversite var burada da üniversiteli gençler var, burada da kampüs hayatı var ve bu kampüste de sigara içen gençlere rastlamak mümkün. Programımız üç gündü ve bütün aralıklarda bizleri gezmeye götürmeye çalışan bir heyet vardı, kalabalık olmamız nedeniyle zamanlama problemi yaşıyorduk ama ellerinden geldiğince bizlere yöreyi ve tarihi anlatmaya, göstermeye çalıştılar.
Tamanrasset ülkenin en güneyinde olduğu için Nijer ve Mali’ ye komşuydu. Nijer ve Mali Cezayir’ e göre daha az gelişmiş ülkelerdi bu yüzden çalışmak için buraya göçen bir kitle de vardı ancak halkın geneli Berberiydi, kendilerine de o gün ilk kez duyduğum bir halk olan Tevarikler diyorlardı.
Kimdir bu Tevarıklar ya da diğer bilinen ismiyle Tuaregler?
Yaklaşık 5000 yıllık bir tarihe sahip olan Tuaregler, Afrika kıtasının çeşitli bölgelerinde yaşamaktadırlar. Kuzey Afrika sahilleri ve Akdeniz kültürüne mensup oldukları kabul edilen bu kavim, Arapların Kuzey Afrika’ da varlık gösterdikleri 7.yüzyıldan beri İslam dinini benimsemişlerdir. 16.yüzyıldan itibaren Akdeniz sahilinden Gadamis’e (Gadamis Tunus’un en güneyinde tarihi bir kent) kadar uzanan bölgede yaşayan Berberiler’ in Targa kabilesine nispetle Araplar tarafından bölgede yaşayan herkese Tevarık ismi verildi. Günümüzde Sahranın güneyinde ve Libya’ nın güneyindeki Fizan ile bugünkü Mali Cumhuriyeti sınırları içinde kalan tarihi Tinbüktü şehri arasında yaşayan bütün kabilelere “Tevarık” denilmektedir. Tevarıklar da ikiye ayrılıyor, bunlar Kuzey Tevarıkları ve Güney Tevarıkları olarak isimlendirebilir. Kuzey Tevarıklar, Büyük Sahra’ nın kuzeyinde yaşayan tek kavimdir. Ezgar Tevarıkları ve Haggar Tevarıkları olarak ayrı iki halktan oluşur. Güney Tevarıkları günümüzde Nijer, Mali Cumhuriyeti sınırlarında kalan bölgede yaşıyorlardı. Ayir, Adrar ve Tinbüktü Tevarıkları genel olarak Güney Tevarıkları adıyla bilinmektedir.
Bu kavme mensup insanlar ise bizzat kendi lisanları olan “tamaşek” dilinde kendi harfleriyle oluşturdukları yazıya “tifinar” ve soylarına ise hür insanlar anlamında “İmohag” demektedirler.
Kabul edilen atalarının kadın olması Tevarıkların diğer kavimlerden farklı olduğunu bize gösteriyordu. Tevarık kabilelerinde kadın erkeğe göre daha üst konumdadır ve buna bağlı olarak tek evlilik esastır. Soy anneye dayalı olarak devam etmekte ve miras babadan değil anneden geçmekteydi. Tevarıkları temsil eden ve amenukallik denen riyaset anadan oğula geçmekteydi. Böyle olduğu için Tevarıklar’ da dayı ile teyze her zaman amca ile haladan daha yakın akraba kabul edilir. Hatta dayı ve teyze çocukları kardeş gibi kabul edilirdi. Bir Tevarıkın annesinin kabilesi ile babasınınki kavga etseler annesinin tarafını tutmak zorunludur. Kadınlar yazı yazmayı ve müzik aleti çalmayı kendileri için bir tür cazibe unsuru görürken erkekler her ikisinden de hoşlanmazlar. Vefat edene kadar görevde kalan bir amenukalın yerine ancak büyük kız kardeşinin büyük oğlu geçebilirdi. Fransız işgalinden sonra bu gelenek bozularak Tevarık kadını geleneksel toplumsal yapısını kaybetti.
Fransız işgali demişken es geçmemek gerekir. Çünkü Osmanlı’ ya kendi istekleri ile katılan bir kavimdir Tevarıklar ve tarihlerinde her zaman savaşçı bir halk olarak tanınmışlardır. Bütün devletler Sahra’ dan geçmek için geçmişte vergi verirdi. Sahra’ nın sahibi olan bu kavim Osmanlı’ ya biraz geç olsa da kendi istekleri ile tebaa olmuşlardır. Ancak 1900’lerde diğer bölgelerde olduğu gibi Tevarıklar da Fransızların işgaline uğradı ve sömürgesi oldu. Bu tarihten sonra da Tevarıkların hayatı yeniden şekillendi ve aslında yaşadıkları en zorlu yıllar başladı. 1917′ de Fransızlara karşı ayaklandılar fakat acımasızca bastırıldılar. On binlercesi öldürüldü pek çoğu Nijerya’ ya doğru kaçmak zorunda kaldı. Bu süreç Tevarık kültürünün de kaybolmaya başladığı yıllar oldu. 1960′ lı yıllarda Kuzey ve Batı Afrika Fransız sömürgesinden kurtulup yeni ulusal devletler kurulduğunda Tevarıklar kendilerini farklı milletler arasında bölünmüş ve dağılmış olarak buldular. Tevarıklardan “Bizim Tevarıklar” olarak bahseden Osmanlı memuru olan Abdülkadir Cami Bey ile kurulan sıcak ilişki de ne denli hassas, samimi bir medeniyete sahip olduğumuzun bir göstergesi. Ayrıca Osmanlı memuru Abdülkadir Cami Bey (Baykurt) “Trablusgarb’ dan Sahra-yı Kebire Doğru” isimli seyahatnamesinde Tevarık başlığı altında yaklaşık 40 sayfa boyunca bu kavmi anlatmıştır.
Fransızlar’ ın Afrika’ da başlattığı işgaller Katolik Kilise’ nin yerli ahaliyi hristiyanlaştırma amacıyla yürüttükleri misyonerlik faaliyetlerini de beraberinde getirdi. Bu konu da en önemli çalışma Charles de Foucauld tarafından yapılıyordu. Ziyaretim sırasında Foucauld’ un kabrini de görmek nasip oldu. Ondan halk pek iyi bahsetmez ama şehrin merkezine yakınlarda ziyaret edilmekte mezarı. I. Dünya Savaşı başlayınca Fransızların Afrika’daki gücü azalmıştır. Bunu kendilerine fırsat bilen Tevarıklar 1 Aralık 1916’da Tamanrasset’te misyoner Foucauld’ u öldürmüşlerdir. Foucauld çıkan savaş için cepheye gitmek ister ancak yerine kimse bulamayınca misyonerlik faaliyetlerine devam eder. Bu yüzden Fransızlar onu kahraman olarak görür hatta Foucauld’ un resmi 1959 basım 50 Fransız Cumhuriyet Lirasının üzerinde bulunmaktadır.

Foucauld ne yaptı ne ettiyse bu halkı hristiyanlaştıramadı. Tamanrassetliler bu durum ile ilgili bize bir hikâye anlattı, benim de çok hoşuma gitti. Bir türlü dinlerinden dönmeyen halk için Foucauld son çare olarak ne yaparsam hristiyan olursunuz diye sormuş, halkın ileri gelenleri bir araya gelmiş ve bir istişare sonucu demişler, bir şartımız var eğer bunu yerine getirirsen dinimizden döneriz, demişler. Bunu duyan Foucauld imkanlara da sahip olduğu için nedir söyleyin de yerine getireyim, demiş. İçlerinden en yaşlı olan gülerek bizleri Mekke’ ye, Hac’a gönder ardından hristiyan olalım demiş. Bu olaydan sonra iyice ümidini kaybeden Foucauld’ un yüzü düşmüş ve kendi halinde misyonerlik çalışmalarına devam etmiş.
Yüzlerce hatta binlerce yıllık bir kültüre, geleneğe sahip olan Tevarıklar tüm dünya tarafından daha çok bilinmeyi hak eden bir kavim. Ben de bu kavim hakkında genel bilgilerden sonra, kaynaklarda bulamayacağınız kısa bilgiler vererek sizlere bu halkı tanıtmak istedim. Umarım faydalı olur.
Enes Ali Şahin
KAYNAKÇA: Afrika’ nın Asil Göçerleri Tuaregler, Taş Mektep Yayın Atölyesi, editör: Prof. Dr. Zekeriya Kurşun
Ekler
