Yıllar önce Lübnan İç Savaşı’na dair fotoğraflara bakarken, stüdyo ortamında çekilen, açıklamasında ise “Filistinli gerilla savaşçısı” yazan yukarıdaki fotoğrafa rastladım. Çeşitli platformlarda da bu fotoğrafı tam olarak açıklamasında yer aldığı gibi paylaştım.
2,5 yıl önce Lübnanlı bir sanat yönetmeninin “Amcam Haydar’ın portresi” diyerek bu görseli paylaşmasıyla kafamda senaryolar kurmaya başladım. Kendisiyle iletişime geçip, eğer amcası yaşıyorsa onunla görüşmek ya da iç savaşa dair hatırladığı anıları kendisinden dinlemek istediğimi belirttim. Hatta müzisyen olan diğer akrabasının Filistin’e olan desteğinin kaynağının buradan mı olduğunu sormak gibi çeşitli sorular aklıma geliyordu. İlerleyen günlerde kendisinin İstanbul’a geldiğini öğrenince hızlıca iletişime geçip, o akşama bir görüşme ayarladım. Bu fotoğrafın hikayesini hemen öğrenmek istiyordum. Kadıköy’de buluştuğumuz zaman ilk önce o “neden Lübnan?” sorusunu sordu. Ama benim orada kendime dair herhangi bir şey anlatma isteğim yoktu. Kafamda ona yönelteceğim nice sorular vardı. Ve ilk önce bu fotoğrafı göstererek başladım.
Ancak cevap beklediğimden farklı oldu. Haydar Amca, bir savaşçı değil kendi halinde ortalama bir insandı. Peki stüdyo ortamındaki bu silah ve kefiye ile nasıl fotoğraf çektirmişti? Daha önceden de görmüştüm, cephe hattında silahla poz veren sıradan insanlar vardı ama bu adam çok profesyonel duruyordu. Saniyeler içerisinde bu cümleler beynimde dolaşırken akabinde cevabı yine kendisi verdi; Stüdyo Şehrazade.
Lübnan’ın Seyda kentindeki bu stüdyo, iç savaştan önce kurulmuş ve savaşın ilk yarısı boyunca açık kalmıştı. Farklı konseptlerde aletlerin ve kıyafetlerin bulunduğu bu stüdyonun; insanların o an istedikleri senaryoya göre ortamı hazırlayıp, fotoğraflarını çeken Haşim el-Medeni’ye ait olduğunu söyledi. Bu fotoğrafları ortaya çıkartan ‘Arab Image Foundation’ın sayfasını açarak, diğer görseller eşliğinde bana stüdyoyu anlattı. Evet belki Haydar Amca, Filistinli bir savaşçı olmayabilirdi ama herkes onu öyle biliyordu. Zaten bunun pek bir önemi de yoktu, Haydar Amca bile bu fotoğrafı unutmuş olabilirdi. Açıkçası amcasının hala yaşayıp yaşamadığını sormayı bile o an hızla gelişen stüdyo muhabbetinden dolayı unuttum. Yıllardır savaşçı diye bildiğim bu kişinin aslında öyle olmadığını öğrenmenin yanı sıra, Lübnan’a dair -her gün olduğu gibi- o gün de farklı ve yeni şeyler öğrendim. Bu muhabbetten sonra aklıma Thomas Dworzak’ın, Taliban’a ait fotoğrafları geldi.
Haşim el-Medeni, 1948-1982 yılları arasında -ki bu tarih Lübnan için önemlidir- sürdürdüğü fotoğrafçılık kariyerinde nice fotoğraf çekip, nice farklı hikâyelere denk geldi. En önemlisi ise savaş ortamında zorluk yaşayan halkın kısa süreliğine de olsa bu buhrandan kaçarak, kendi istekleri özelinde bir anıya sahip olmalarını sağladı. Naçizane düşüncem de tam olarak en önemlisinin bu olduğu yönünde.
Paylaşmak istediğim bazı fotoğraflar;
Çağatay Cebe