Avrupa’da Görülmesi Gereken 5 Şehir

Bern

1- Butik Bir Şehir: Bern (İsviçre)

“Avrupa’da nereyi görmeliyiz?” diye sorsaydınız eğer ben kesinlikle Bern kantonunu önerirdim. Tarihi yapısını koruyan kent hayatıyla birçok ırktan ve dinden insanı bir arada görebileceğiniz muazzam bir kanton. Bir yanda Hristiyanların ayinlerini görürken diğer yanda da Hinduların düzenledikleri o renkli törenlerden birine şahit olmanız çok mümkün. Bunların dışında da asıl bahsetmek istediğim; Bern kantonunda bulunan, doğa ile iç içe yemyeşil, muazzam iki gölün arasında kalan ‘’Interlaken’’ isimli bir kasaba. Gölün kenarında, seyyar kamp masanızı açıp güzel bir kahvaltı yaparken; bir yandan temiz havayı soluyup, bir yandan otlayan ineklerin boynundaki çanların sesini duymanın verdiği doğal huzurun bence başka bir tarifi olamaz.

2- Altın Şehir: Prag (Çek Cumhuriyeti)

Avrupa’nın kalbi Prag… Vltava Nehri üzerine kurulu bu küçük şehir, ziyaretçilerini adeta bir zaman makinesine sokuveriyor. II. Dünya Savaşı’ndan fazla etkilenmeyen şehir, Barok ve Gotik mimarisinin en ihtişamlı eserlerini aradan yıllar geçmesine rağmen ilk günkü tazeliğiyle gözler önüne seriyor. Eski Şehir Meydanı’na girdiğiniz anda başlayan büyülü film; Astronomik Saat Kulesi, Karl Köprüsü ve dünyanın en büyük antik kalesi olarak da bilinen Prag Kalesi sınırları içerisinde yer alan Aziz Vitus Katedrali ile seyirciyi başka boyutlara taşıyor.

Eğer yolculuğa çıkmak gibi bir niyetiniz varsa; tarihe meydan okumayı başarabilen bu şehre gitmenizi, mis gibi tarçın kokulu Trdelnik tatlısını yemenizi, şehirde her daim devam eden klasik müzik konserlerini kaçırmamanızı ve 20. yüzyıl edebiyatının en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilen Franz Kafka’nın müzesini ziyaret etmenizi ısrarla tavsiye ediyorum.

3- Dünyanın En Yaşanılabilir Şehri: Viyana (Avusturya)

Viyana şehri 23 bölümden oluşuyor. Her sokağın başında kaçıncı Viyana’da olduğunuz yazıyor. Mesela 10.Sonnleithnergasse. Bu durum, yerli ve yabancı turistler için ulaşımda aşırı derecede kolaylık sağlıyor. Viyana’da kaldığım süre boyunca yere çöp atan ve trafik kurallarına uymayan birisine rastlamadım. Bu konuda insanların bilinçli olması dışında devletin ağır yaptırımlarının payı da şüphesiz ki büyüktür.

Bilindiği üzere Viyana, Avrupa’nın en turistik şehirlerinden biridir. Meydanında ihtişamlı ve gotik mimarinin ustaları arasında yer alan Aziz Stephan Katedrali bulunmaktadır. Çok meşhur markaların mağazalarının yer aldığı, her mevsim binlerce turistin de akın ettiği caddenin ismi Graben Caddesi’dir. Cadde boyunca yürüyerek Viyana şehrini hissedebilirsiniz.

Schönbrunn, Hofburg, Belvedere Sarayları için Viyana’nın üç büyükleri diyebiliriz. Bu saraylar şehre imparatorluk havası katıyor. Müzik konusunda da Viyana Avrupa’nın merkezidir. Her gece on binden fazla kişinin klasik müzik konserlerine gittiğini duyabilirsiniz. Beethoven, Mozart, Haydn gibi isimler bu şehrin yetiştirdiklerinin arasında en ünlüleridir.

Viyana’da ne yenir deyince akla direk ‘’şnitzel’’ ve ‘’Apfelstrudel’’ gelir. Sonrasında kahve içmek için ise Cafe Hawelka’yı öneririm. Yüz yıldır aynı şekilde hizmet veren bu kafede bütün eşyalar tarihi eser niteliğindedir. Hülasa, Hawelka’da kahvenizi yudumlarken şehrin ve mekanın tarihi havasını içinize çekebilirsiniz.

4- Açık Hava Müzesi: Amsterdam (Hollanda)

Bir gün eşsiz ve harika bir yeri ziyaret etmek isterseniz kesinlikle Amsterdam’ı öneririm. Amsterdam’ın sokakları, caddeleri ve kanalları güzelliğiyle sizi nefessiz bırakacak ve şehrin her köşesinde fotoğraf çekilmek isteyeceksiniz. Amsterdam denince akla gelen ilk şey genelde kanalları oluyor; şehirde bulunan 165 kanal, yüzyıllar boyunca ulaşım, ticaret ve şehri keşfetmek için kullanılmıştır. Kanallar arasında yürüyüş yapmak, yüzen evleri fotoğraflamak bu şehrin en keyifli aktivitelerdendir.

Amsterdam deyince akla gelen ikinci şey şüphesiz ki bisiklettir. Bu şehir, dünyanın en bisiklet dostu başkentidir. Şehrin hemen hemen her noktasında bisiklet park alanlarını görebilirsiniz. Bisiklet kullanım oranı şehir içinde %60’lardadır.

Amsterdam’ın Jordaan bölgesinde yer alan Anne Frank Evi, gezilmesi gereken müzelerin başında yer alır. Bu müze, sizi savaş zamanının Amsterdam’ına götürür. Hollanda’nın başkenti olan bu şehirde, her yapı aynı zamanda bir anıt ve tarihteki medeniyetlerin yaşam alanı konumunda. Dolayısıyla Amsterdam için ‘’açık hava müzesi’’ ve müze olmanın yanı sıra modern bir Avrupa başkenti diyebiliriz.

5- Aşıklar, Köprüler ve Kanallar Şehri: Venedik (İtalya)

İstanbul’la kardeş olan bir şehirdeyiz. Çıkmaz sokaklarında kaybolmanın haz verdiği, taş binalarıyla ve her detayıyla insanı heyecanlandıran bir yer burası. Bu şehirde su öğesi, şehrin bir eklentisi değil şehrin ta kendisi. Merkez noktası olan San Marco Meydanı turistlerle ve güvercinlerle dolu bir yer. Revaklı geçitlerinde gezmek zamanda yolculuk yapmak gibi adeta. Koruyucu Aziz Marco ise bu meydana ve gotik katedrale ismini vermiş. Bizans, Gotik ve Rönesans tarzıyla büyüleyen binalarından bahsedecek olursak; Dükler Sarayı, Türk Hanı, Dandolo Sarayı, Fenice Tiyatrosu, San Rocco Lonca Binası ve Santa Maria Gloriosa Kilisesi bunlardan birkaçı.

Kurgusu başka olan bu şehir 117 adadan meydana gelir. Bu şehirde 170 kanal ve 417 adet de köprü bulunur. Ünlü Rialto Köprüsü en eskisi ve şehirdeki Büyük Kanal’ı kapsayan dört köprüden biri, şehrin alışveriş ihtiyacının karşılandığı ama aynı zamanda doğal güzelliğiyle de göz kamaştıran bir geçit noktasıdır burası. Her yıl düzenlenen Venedik Bienali, Film Festivali ve Karnavala da ev sahipliği yapan Venedik, tarihi ve mimarisi ile 1987 yılından itibaren UNESCO Dünya Mirasları listesine girmiş bir kenttir.

Yazarlar

Bern: Beyza Didar Aydın

Prag: Meryem Çamurluoğlu

Viyana: Enes Ali Şahin

Amsterdam: Lejla Mašić

Venedik: Sevde Şahin