Ne zaman yolda bir han rastlasam irkilirim,
Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim.
Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!…
Faruk Nafiz Çamlıbel
Kentleşmenin ve sivil yaşamın genişlemeye başladığı yıllardan beri Eminönü pek çok yerli ve yabancı insan için bir ticaret beşiği olmuştur. Sahip olduğu hanları, çarşıları, uzak yollardan gelen baharat kokuları ve günümüzde de varlığını sürdüren esnaf dükkanları ile İstanbul’un en dinamik noktalarından biridir. Cumhuriyet öncesi dönemde tüccarlara ev sahipliği yapan hanlar günümüzde hala ihtişamını koruyor. Bu ihtişamlı hanların içerisinde keşfedilmeyi bekleyen, gördüğü yangınlara depremlere karşı hala ayakta duran, kıyıda köşede kalmış bir han dikkatimizi çekiyor: Kuveloğlu Han.
Esnafın ve küçük çaplı aile işletmelerinin olduğu bir bölgede bulunan Kuveloğlu han, ilk bakışta farklı ve keşfedilmeye değer olduğunu hissettiriyor. Giriş katında pide dükkanı ve çay ocağı bulunan hanın üst katında ise deri dükkanları vardır. En üst kata geldiğimizde 13 numaralı dükkanda Vildan Akbay bizi karşılıyor. Bir yandan deri kılıf ve çanta diken diğer yandan bendir ve ney eğitimi veren Vildan Akbay, kendisinin o bölgede çalışan az sayıda kadından biri olduğunu söyleyip şöyle ekliyor: “Bu handa çalışanların, kadın ustalara bakışını olumlu yönde etkilediğimi düşünüyorum.”
Giriş kata indiğimizde sohbetimizin devamını Pideci Ahmet Alagöz ile devam ettiriyoruz. Samimi tavrı ve misafirperverliği ile Ahmet Usta bize hem kendini hem de Kuveloğlu Han ile ilgili bildiklerini anlatıyor.
Ahmet Usta bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Aslen Urfa Siverekliyim. Pidecilik benim aile mesleğim, çocukluğumdan beri bu işle ilgileniyorum. Pide yapmaktan arta kalan zamanlarımda sporla ilgileniyorum. Futbol, voleybol, basketbol ama özellikle de koşmak hayatımın bir parçası. Koşu serüvenim ise çocukluğuma dayanıyor. Kıbrıs’ta askerlik yaptığım dönemde koşu yeteneğim fark edildi ve uluslararası koşu yarışmalarına katıldım. Türkiye’yi temsilen katıldığım koşuda dünya ikinciliği madalyamı aldım ve 1994 yılında dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’tan ödül aldım. Belli dönemlerde futbol takımı yöneticiliği de yaptım. Bununla birlikte boş kalan vakitlerimde kitap okuyorum.
Bize biraz Kuveloğlu Han’ın tarihinden ve mimari yapısından bahseder misiniz?
Osmanlı’nın son dönemlerinde 19. yüzyılda Fransız bir mimar tarafından yaptırılmıştır. Eski zamanlarda çoğunlukla kervancıların konakladığı bir han olarak faaliyet göstermiştir. Edirnekapı’dan giriş yapan kervancıların, şimdilerde olduğu gibi o zamanların da canlı bir ticaret merkezi olan, Mahmutpaşa’da alışverişlerini yapıp sonrasında bu handa konakladıkları rivayet edilir. Hala günümüzde han olarak kullanılmaya devam ediyor, içerisinde han sahibi ve kiracıları bulunuyor. Depreme ve yangına oldukça dayanıklı olan bu bina, yapıldığı tarihten bu yana atlattığı yangınlar veya depremlerden aldığı hasarlar oldukça minimum bir seviyededir. Duvarlarında kullanılan malzeme yangına dayanıklı türden ve binanın çatısı cam tavan olacak şekilde inşa edilmiştir.
Ahmet Usta bize daha öncesinde Urfa’da başlayan pide-fırın işinizden bahsetmiştiniz. Kuveloğlu Han ve İstanbul serüveninin nasıl başladığını bizlere anlatır mısınız?
Memleketim Urfa’da pidecilik aile mesleğimizdi ve ben de 7 yaşından beri bu işin içindeydim. İstanbul’a geldiğim yıllarda Kuveloğlu Han’da iki yıl kadar bekçilik yaptım. Sonrasında han içerisinde pide dükkanımı açtım ve neredeyse 35 yıldır Kuveloğlu Han’da işimi sürdürüyorum. Aynı zamanda han içerisindeki tadilat işleriyle özellikle çatı bakımı ile de gönüllü olarak ilgileniyorum.
Kendi yaptığınız fırında pişen pizza-pidelerinizi tatmak için gelen yoğun turist talebi gözümüze çarpıyor. Sizin pidelerinizi ve fırınınızı özel kılan şey nedir?
Fırın, aleve maruz bırakmadan ısıyla pişirme özelliğine sahiptir. Yaygın pişirme yöntemlerinden olan doğalgaz veyahut odun yerine kullanılan talaş bu fırını özel kılan bir durumdur. Aynı zamanda Osmanlı döneminde Bursa, Edirne ve İstanbul’da saray mutfaklarında kullanılırdı. Buna benzer eski dönemlerde kullanılan bir diğer fırın örneği de İtalya’da varmış. Günümüzde artık bu fırına talep ve fırını kullanacak usta yok. Oldukça bakım isteyen ve zahmetli bir iş. Bu fırını bilen tam teşekküllü bir ustanın yetişmesi en az 20 yılı buluyor. Ben elimden geldiğince yeğenlerimi ve oğlumu fırın ustalığı konusunda yetiştirmeye çalışıyorum.
Ahmet Usta ile çakıl taşında çay eşliğinde yaptığımız bu sohbet sonrasında Kuveloğlu Han’a olan beğenimiz bir kat daha artıyor. Yolumuz düştükçe uğramak üzere sözleşerek Kuveloğlu’ndan ayrılıyoruz. Esnaf ilişkilerinin sıcaklığını kaybetmediği, sohbetlerin samimiyetinin hiç bitmediği, ufak işletmelerin varlığını sürdürdüğü bu handa Ahmet Usta’nın kapısı ve Vildan Abla’nın atölyesi her daim ziyaretçilere açık.
Fatmanur AYDIN – Elifnur AYHAN