Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba ben Nathim Cairncross. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Capetown şehrinde doğup büyüdüm. Uzun zaman önce bu şehre yerleşen ailemin dördüncü kuşağını temsil ediyorum. Baba tarafım İskoç, anne tarafım ise Malezya kökenlidir.
Genç denebilecek yaşta öğretmen oldum. Kendi bu yüzden çok şanslı addederim çünkü öğretmenlik gerçekten yapmaktan zevk aldığım bir meslek. Memleketim Cape Town, doğal güzellik açısından dünyanın en nadide şehirlerinden birisidir. Bu şehrin insanları samimi, sıcak kanlı ve arkadaş canlısıdır. Sayıları nüfusun %20-25’ini oluşturan bir Müslüman ahaliyi de barındırır bu şehir. Şehrin kuruluş yıllarında Hindistan\Malezya coğrafyasından getirilen insanlar ile daha sonra Ebubekir Efendi gibi batıdan gelen insanlar bu şehirdeki Müslüman ahaliyi oluştururlar. Bahsettiğim Müslümanlardan biri olan öğretmenim Abdulkadir Es Sufi (Ian Dallas) de bu şehirde yaşamaktadır. Onun sayesinde Cape Town’da çok samimi arkadaşlar edindim. İşte o arkadaşlarımdan birisi ile de bu yazının konusunu oluşturan seyahati gerçekleştirdim.
Sizi böyle bir seyahate çıkmaya iten sebep neydi?
Bildiğiniz gibi seyahat etmek bizim kültürümüzün en önemli parçalarından birisidir. Seyahat etmek kimi zaman hicret etmek demektir kimi zaman ise yeryüzünde ibret alarak dolaşmak. Sanırım bizi bu seyahate çıkmaya iten şey, aylardır hem bende hem de Abdullah’ta olan ‘bir yolculuğa çıkma hevesi’ idi.
Şimdi de yolculuktan bahseder misiniz? Nasıl başladı, rotanız neydi?
Yol arkadaşım Abdullah ve ben henüz ortada hiçbir şey yokken bisikletle Güney Afrika’dan İspanya’ya gitme fikri üzerine konuşuyorduk. Bir gün şakayla karışık olarak Abdullah bana ‘hadi İspanya’ya gidelim’ dedi. Ben de ona ‘pekala hadi gidelim’ diye cevap verdim. Daha sonra garip bir tevafuk gerçekleşti. Bizim aramızdaki konuşmanın üzerinden iki hafta geçmişti ki, Fas’tan yola çıkıp Capetown’a kadar bisikletle gelen bir adam ile tanıştık. Evimizde misafir ettiğimiz o adam bize bisikletle seyahat etmenin tüm inceliklerini öğretti ve daha sonra ‘neden benimle gelmiyorsunuz?’ dedi. Artık yolun da bizi çağırdığını anlamıştık. Abdullah o Fas’lı arkadaş ile birlikte pedal çevirmeye başladı. Ben ise iki hafta sonra, Capetown’daki işlerimi halletmemin ardından Madagaskar adasında onlara katıldım.
Bir yıldan fazla bir süre hiç paramız olmadan bisikletle yollardaydık. Kulağa ilginç geliyor değil mi? Modern dünyanın seyahat için gerekli gördüğü tüm o hazırlıklardan, planlamalardan uzak bir yolculuktu bizimkisi. Afrika’nın berrak gökyüzü sayesinde, hayal edebileceğiniz tüm yıldızlı otellerde konaklamıştık. Yatmak istediğimiz zaman yatağa hep keyif ve memnuniyetle gittik. Yol boyunca pedal çevirdiğimiz ülkelerde harika insanlarla tanıştık.
Ben de onlara katıldıktan sonra Madagaskar adasının çevresini iki ay boyunca bisikletle dolaştık. Madagaskar’da hayatım boyunca gördüğüm en güzel sahil manzaralarını fotoğraflama fırsatım oldu. Daha sonra büyük bir yük konteynırına rica minnet binerek adanın karşısında bulunan Moritus’a geçtik. Moritus’ta iken tanıştığımız bir aile bizi evlerine davet etti. O iyi kalpli misafirperver insanların evinde birkaç gün dinlendik.
Şahit olduğum üzere Afrika’nın doğu kıyıları muazzam güzellikteydi. Moritus’ta dinlendikten sonra yolculuğa tekrar başlamış ve Tanzanya’dan da geçerek birkaç ay içerisinde Mısır’a kadar pedal çevirmiştik. Ziyaret ettiğimiz ülkelerin her biri bir ayrı güzeldi. Tabi bizim hikayemizi duyanların ilk söylediği şey genelde ‘ya siz nasıl böyle bir şeye cesaret edersiniz, çok tehlikeli değil mi’ oluyordu. Ancak çok şükür ki yolda olduğumuz süre boyunca başımıza tehlikeli bir hadise gelmedi. Tabi yemek yediğimiz ve hiç farkında olmadığımız bir esnada yaşlı ve yorgun gözüken bir aslanın yanımızdan geçmesi haricinde.
Yine uğradığımız ülkelerden Ruanda çok tepelik ve engebeli bir araziye sahipti. Bir de üstüne bisikletle seyahat ediyor olunca o tepeleri tek tek inip çıkmak çok yorucu olmuştu. Yorulduğumuz zamanlarda bazen tır şoförlerine otostop çekip bir süre tırın arka kısmında seyahat ediyorduk. Yol boyunca gördüğümüz köylerde duraklayıp konakladığımız oluyordu. Bazen köy halkı benim İngilizce öğretmeni olduğumu öğrenince bana köye yerleşmemi teklif ediyordu. O tarz köylerde biraz uzun konaklıyorduk. Orada yaşayan insanlarla aramızda garip bir şekilde çok hızlı ve güçlü bir bağ oluşuyordu. Hatta bizim için kurban kestikleri bile olmuştu birkaç kez. O yıl ki Ramazan Ayı boyunca biz Etiyopya’nın kuzeyinde ve Sudan üzerindeydik. Tecrübe ettiğim en anlamlı ve en farklı Ramazan Ayı’ydı sanırım. Bu iki ülkede konakladığımız her iftar için bize muazzam bir misafirperverlik sunulmuştu. O sıralarda hava aşırı sıcak olduğu için biz geceleri dışarıda Afrika’nın o açık ve yıldızlı gökyüzünü seyrederek uyuyorduk.
Afrika kıtasındaki son durağımız Mısır’dı. Sudan’dan Mısır’a kadar Nil Nehrinin kenarında pedal çevirerek yukarıya çıkmıştık. Kahire’yi ve piramitleri gezdikten sonra İskenderiye şehrine gittik ve İskenderiye limanındaki gemilerden birisi ile anlaşarak geçtiğimiz yılın sonlarına gelen bir tarihte Türkiye’ye ulaştık. Yolculuğa çıkışımızdan yaklaşık bir yıl sonra Türkiye’deydik artık.
Yolculuk esnasında başınızdan tehlikeli bir olay geçti mi?
Maalesef aslanlarla güreştiğimiz veya diğer vahşi hayvanlarla yaşadığımız anılarımız hiç yok. Ancak bisiklet ile çöl geçmenin kendisi zaten başlı başına büyük bir tehlikeydi. Geceleri çölde tek başınıza iken sessizliğin aslında ne olduğunu anlıyorsunuz. O sessizlik uzun sürdüğünde insanı deli etmeye bile yetebilir. Ayrıca sıcaklık faktörü bizi çok olumsuz etkilemişti.
Peki şu an Türkiye’de nasıl bir hayat sürdürüyorsunuz?
İstanbul harikulade bir şehir. Türkiye’ye geldikten sonra Capetown’a geri dönmek yerine buraya yerleşmeye karar verdim. Şu an bu şehirde İngilizce öğretmenliği yapıyorum. Birkaç özel okul denemesinden sonra şu an özel derslere ağırlık verdim. Türkiye’de gençlerle birlikte vakit geçiriyor olmak beni mutlu ediyor.
Ancak hayatımı sonuna kadar burada yaşamayı düşünmüyorum elbette. Önce Anadolu’yu ve köylerini bisikletle gezmek istiyorum. Daha sonra da yol bizi nereye götürürse oraya gitmek niyetim.
Nathim Cairncross