Taksim Topçu Kışlası

Sultan I. Mahmut döneminde başlayan ve III. Mustafa ile devam eden Batılı anlamda eğitim düzenlemeleri ile buraya taşınması anlamında oluşturulmuş iki okul vardır. Bunlar Mühendishane-i Berr-i Hümâyûn ve Mühendishane-ii Bahr-i Hümayundur. Bu okullar geleneksel anlamda askeri eğitimden daha bilimsel ve daha modern tekniklerle askeri eğitim vermektedirler. Bu okulların asli örneklerinden biri de hiç şüphesiz Taksim Topçu Kışlasıdır.

Abdülmecid dönemin yangınlardan bitap düşmüş bu yapı tekrar restore edilmiş. 19.yy mimari üslubu ile çok gösterişli olarak tekrar inşa edilmiştir. Uzun avlusu ve geniş kanatları ile iki katlı inşa edilen bu yapı Hint ve Rus mimari üslupları ile şenlendirilmişti. İki anıtsal kapı ile taçlandırılan bina o zamanın en merkezi caddelerine açılıyordu.

Osmanlı yönetim-ordu ilişkilerinde de yeni bir milat olmuş bazı olaylar gerçekleşmiştir. Padişah Abdülaziz mısır ziyareti sonrası burayı ziyaret edip askere yemek vermiştir. Bu olay ordu-yönetim ilişkisinin tekrar pekişmeye başlamasına neden olmuş ancak bu yeterli olmamış. Daha sonra isyana katılan ordunun padişahı tahttan indirip öldürmesinden sonra önemini yitiren kışla daha sonraları satıldı.

Önceleri topçu kışlasının bulunduğu günümüzde Taksim Gezi Parkı olarak adlandırdığımız yer Osmanlı döneminde bir mezarlıktı. Günümüz de iş merkezlerinin göbeği sayılan Levent’e değin tüm bu alan mezarlık olarak kullanılmaktaydı. Topçu kışlası yapımına niyet edilince Taksim bölümü taşındı daha sonra arazinin değerlenmesiyle mezarlık üzerine yapı kondurmaya başlanılıp tüm mezarlık istila edildi.

Topçu kışlasının ihtiyaçlarından biri de top arabalarını çekecek atların olmasıdır. Bu atlar meşhur ismiyle Dingonun ahırından gelmekteydi. Bu ahır Taksim Meydanı’nda bugün Atatürk Kültür Merkezi’nin bulunduğu binanın yerinde kurulmuş ve topçu kışlasının at ihtiyacını karşılamaktaydı. Meşhur Dingonun ahırı hikâyesi buradan gelmekteydi. Ahırın yıkılıp buraya kültür merkezi yapılmasıyla Dingonun ahırı yok olmuştur.

Dünya savaşı yıllarında topçu kışlası işgal edilen İstanbul’un Senegalli Fransız askerlerine tahsis edildi ve işgal kuvvetlerinin merkezi haline getirildi. Burada turnuvalar yapılmaya başlanılınca merkezi eğitim alanı bir sahaya çevrildi. Burada farklı takımlar karşı karşıya gelmeye başladı. Hatta Türkiye ilk resmi maçını Romanya’ya karşı burada yaptı. Daha sonra taksim stadı olarak da anıldı.

Taksim Topçu Kışlası cumhuriyetin ilk yıllarında futbol sahası görevine devam etti. Meşhur Türkiye derbisi olmaya devam eden Galatasaray – Fenerbahçe derbisi bu yıllarda başladı. Türkiye’nin kendi özel profesyonel ligi yok iken İstanbul’un kendi özel ligi oluşmuş. Bu ligin en büyük iki takımı Galatasaray ve Fenerbahçe maçlarını burada yapıyorlardı. Kendi aralarındaki sürekli müsabakalar için bu kışlanın bahçesi kullanılmaktaydı. Galatasaray – Fenerbahçe rekabeti bu tarihlere yani 1910’lara, 1920’lere değin uzanıyordu.

Sadece futbol sahası olarak kalmayan taksim topçu kışlası sonra ki dönem de farklı amaçlarla kullanılmaya devam etti. Bunlardan biride 1925 yılında yapılan güzel bacak yarışmasıdır. Bu yarışmayı yarışma gününe dek 6 ay gündeminde tutan Cumhuriyet gazetesi katılımın dört kişiden ibaret olduğunu öğrenince bu sayıyı az bulmuş ve muhabir bu azlıktan şikâyetçi olarak bunun suçunun hala kurtulamadığımız “ahlak” duygusu olmasına bağlamıştı. Daha sonra ki dönem de bu yapının yıkımı konuşulmaya başlandı. Yapılması düşünülen pek çok proje ertelendi veya iptal edildi. Bu yapısız alan daha sonraları Gezi Parkı haline getirildi. Kendi toplumsal mirasları olarak baktıkları tarihi yapılara büyük bir hassasiyet ile sahip çıkan Avrupa bir Fransız mimara neden böyle büyük ölçekte bir yapıyı yıktırılmasını öngören bir nazım imar planı hazırlatmıştır merak konusu. Hele kendi öz benliği olarak tanımladıkları tarihlerini yabancı bir mimara neden emanet ettikleri de bu merakın diğer muhataplarına yöneltilememiştir.

Davut Ufuk Erdoğan