Jeolojik özelliklerine bakıldığında Hakkari coğrafyası, Arabistan ve Avrasya levhası ile Anadolu levhalarının tektonik hareketlerinin ürünü olan eşsiz bir yerdir. Türkiye’nin güney doğusunda Zap Vadisi’nin Güney yamacına kurulmuş, İran ve Irak ülkelerine komşu, tarihi geçmişi; kültürel zenginliği ve turizm potansiyeli ile ülkemizin doğuya açılan gizemli kapısıdır. Yer küreyi delercesine oluşan derin vadilerin arası ise âdete bir botanik bahçesidir. Eşine az rastlanır çok güzel bitkilerinin yetiştiği Hakkâri tevazu ve sadeliğin timsali, ters lalelerin de ana vatanıdır. Cadde ve sokakları süsleyen ters laleler, Hakkâri kadar Anadolu’nun da simgesi olarak görülür.
Dört yanı tabiatın koruyucusu dağlarla çevrili bu nadide yeryüzü parçası içinde derin vadileri, gölleri, şelaleleri, endemik türleri ve hayvan çeşitliliğini saklar. Özellikle dağcıların hayranlık duyduğu bu şehir, dağcılık anlamında diğer dünya şehirlerinin vaat ettiklerinden çok daha fazlasını ve çeşitlisini ziyaretçilerine armağan eder. Türkiye’nin ikinci en yüksek zirvesi Cilo Uzun Dağı ve Sümbül Dağı bu mucizevi şehirde mesken tutan dağlardan en önemli ikisidir.
Bu şehir folklor zenginliğini, sözlü kültürünü, kendine has kadın ve erkek kıyafetleri ile halayını, yemek âdetlerini yüzyıllar öncesinde olduğu gibi özünü koruyarak yaşatırken üç gün üç gece süren düğün törenleri; yaylalar da kuzu kırpma şenlikleri de burada hâlâ varlığını sürdürmektedir. Toplanan tarımsal ürünlerden elde edilen kök boyaların birleşmesi ve aşk, sevgi, birlik, dirlik, acı ve sevinç duygularıyla Anadolu kadınının elinde hayat bulması ise yöresel Hakkâri kilimini ortaya çıkarmıştır. Asırlardan günümüze kadar ulaşan kilimlerin yanı sıra, cıvıl cıvıl renklerin ve motiflerin can bulduğu halılar, bahtiyariler, heybeler, parzunlar, beşikler, çoraplar, kapı süsleri ve kuşaklar da Hakkari el sanatlarının örneklerindendir.
Karadağ’ın eteğindeki Berçelan Yaylası ve Cilo Şad Dağlarının zirvelerinin gölgesindeki Mergan Yaylası kapılarını yirmi bin yıllık buzulların gizemine açıyor. Yüksek rakımlı yaylalar gece karanlığında yerini gökyüzünde ki yıldız şölenine, sessizliğini de yaban hayvanlarının seslerine terk ediyor. Merak uyandıran bu doğa olaylarına ev sahipliği yapan bu memleket, tarihsel serüvene göz atıldığında birçok olayın da kavşağında yer alıyor. Coğrafi geçiş yolları üzerinde yer almasından dolayı birçok imparatorluğun hüküm sürdüğü bu kadim şehrin İslamiyet ile tanışması Osmanlı hakimiyetine girmesi ile birlikte kültürel hayatta da önemli ölçüde kendini var ediyor. Bu dönemlerde inşa edilen ve günümüze kadar varlığını sürdüren cami ve medrese yapıları da Hakkari çevresine ilim, irfan ve hikmet ışığında değerli şahsiyetleri yetiştirmiştir. Tarihin önemli liderlerinden kabul edilen Kudüs Fatihi, Selahattin Eyyubi’nin baş danışmanı Ziyaettin İsa el-Hakkari de bu şahsiyetlerden bir tanesidir. Şehri ilim ve irfan merkezi haline getiren önemli şahsiyetlerden bir diğeri ise Türk edebiyatının değerli ismi Necip Fazıl Kısakürek’i etkileyen büyük üstad Seyyid Tahai el-Hakkari’dir . Üstad yaşamının son günlerinde mürşidinin izini sürerek çok zor şartlarda mutasavvıf Seyyid Tahai el-Hakkari’yi ziyaret ediyor. Hatta bu ziyaret esnasında da Çile isimli kitabında da yer alan şu beytini kaleme alıyor:
Hemdinli dağlarını içtim nur çeşmesinden, Kurtuldum akreplerin ruhumu deşmesinden
Seyyid Tahai el-Hakkari türbesi, Kayme Sarayı, Meydan Medresesi, Melik Esad ve Emir Şaban camiler, şehirdeki İslami yapılar arasında önemli bir değere sahiptir. Yüzyıllar boyu gönül coğrafyamızın kavşağında yer alan tarihi ve kültürel değerleri büyüten bu şehrin sahip olduğu zenginliklerin içerisine yöre halkı da dahildir. Ünlü seyyah Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde “Hükümet Bender’i Hakkari” diyerek yörenin cesur, atılgan insanından övgüyle söz ediyor. Öyle ki Hakkari sınırları aşarak Müslümanların ilk kıblesi Mescidi Aksa’nın hemen yakınındaki bir sokağa da adını veriyor. Coğrafi çeşitliliği yeryüzü şekilleri ile kültürel zenginlikleri bir arada düşünüldüğünde on iki ay boyunca turizminin her türlüsü için fırsat bulunabilecek eşsiz bir coğrafya karşımıza çıkıyor.
Sert ve uzun kış mevsimleri, yoğun kar yağışı ve sıcak temmuz aylarında kadar erimeyen kar kütleleri kış turizminin uluslararası hinterlanttı olmaya namzetti Hakkari Kayak Merkezi. Gastronomi açısından bakıldığında ise şehrin bereketli ve zengin mutfağının önemli yemekleri olan ‘doğaba’ ve ‘kiriş’ düğünlerde kurulan sofraları hâlâ süslüyor. Hakkari kahvaltısı da sağdıç kahvaltılarının vazgeçilmezi olmayı sürdürüyor.
Dağcılık, kayak, nehir sporu, rafting, doğa yürüyüşleri, foto safari, kampçılık, kano ve doğa sporları şehri süslerken şehrin kültürü ve yaşamı rengarenk; kendine has ve olduğu gibi görünen görüntüsü de oldukça büyüleyici…
Dört mevsim doğanın uyanışına şahitlik edeceğiniz bu şehri ziyaret etmek için elinizi çabuk tutun derim. Dağ zirvelerinde bulunan birbirinden güzel göllerin kenarında oturmak Hakkari’yi seyre dalmak için buraya mutlaka gelmelisiniz. Umarım bu güzide şehir yakın gelecekte turizm ile anılan bir şehir olur ve ziyaretçilerine adrenalin dolu ve mutlu dakikalar yaşatır.
Hamide Nur Eser