“Deli olmanın en zor yanı, toplumun deli değilmişsin gibi davranmanı beklemesidir.”
Sinematografik içerik olarak baktığımızda Joker filmi, bize birkaç esaslı soru yöneltiyor.
1-İntikam nedir?
2-Şiddet bir hedef uğruna araçsallaştırılabilir mi?
3- Kendi acılarımızı başkalarına acı vermek için öne sürebilir miyiz?
Joker, tahmin edildiği gibi travmatik bir çocukluk ve ağır bir yoksulluk içinde. Raskolnikov ve Semerdyakov’dan pek farkı yok. Hakkında bildiğimiz tüm detaylar çok fazla acı çektiği çıktısını veriyor bize. Hayata tutunacak bir daldan o en büyük kudretten bile yoksun bırakılmış, sevilmemiş, dışlanmış, horlanmış bir karakter. Psikolojik sorunlarla boğuşan ve yaşadığı hayatın trajedisine direnen bir meslek seçimi var. Komedyen. Komedinin trajedisi.

Filmin ilk sahnelerinde Joker sürekli haksızlıklara uğrar. Saldırılara, tacizlere maruz kalır ve intikam almak için elinde yeterince sebep birikmiştir artık. Geriye o ilk kıvılcımı başlatacak an kalmıştır. O ilk adım. Suça itileceği kader anı. Sonunda izleyicinin beklediği olur ve Joker, hayatının en kötü şakasını yapar.
İlk defa susmaz, çekinmez, sinmez…
3 kişiyi vurarak, adeta kendine karşı bir isyan bir devrim başlatır.
Arkasından gelişen olaylar, Şahsiyet dizisinin maskeli katilinin başına gelenler gibidir. Toplumun ezilmiş ve aşağılanmışları Joker’in ortaya koyduklarını bir mesaj olarak algılar ve toplumsal öfke gün yüzüne çıkar.
Dostoyevski’nin Budala, Suç ve Ceza, Delikanlı, Ecinniler ve Karamazov Kardeşler’de sıkça ortaya koyduğu, intikam, şiddet bir amaç uğruna araçsallaştırılamaz tezi burada da karşımıza çıkar. Bir şey ya kendisi için ya kendisi ile bir başka şeye ulaşmak için istenir. Şiddet veya intikam her ne kadar hükmetmek, tatmin olmak gibi gerekçelerle istense de kendisinden başka bir sonuç doğurmaz.
Şiddetin kendisi bizatihi amaçtır. Oysa para kendisi için istenmez. Bizler parayla başka amaçlara ulaşmak için parayı isteyebiliriz. Film, acı çekenlerin acılarını dindirmek için başkalarına acı vermeyi meşru saymasını bir tür trajikomik, absürdist bir tavır olarak gösterir bize. Sonuçta intikam en çok onu alana acı verir.
Joker’i şiddete yönelten, Raskolnikov ve Semerdyakov’u şiddete yönelten sebeplerle örtüşür. Fakat Joker, çok tehlikeli bir yönden şiddetle buluşur;
Nefs-i müdafaa…

Başkalarını öldürürken de aslında kendisini korumaktadır, şehri yakan çetenin başına geçerken de.Nefs-i müdafaa süsü verildiğinde en adi katliamlar bile cezasız, karşılıksız kalacaktır. Dostoyevski’de Raskolnikov’u kurtaran ana düşünce Joker’de hiç yoktur. Joker’in dünyası tanrının ve her türlü ahlâkî duygunun toplumsal yaşamdan silindiği, unutulduğu hatta hiç var olmadığı dünyadır. Raskolnikov için her zaman bir umut vardır bu yüzden ama Joker umuttan da umudu kesmiştir artık.
Yıkım, öz yıkımla; kıyım, öz kıyımla başlar Joker’de. Hayatında tek bir an bile mutlu olmadığını iddia eden karakterin, gülme krizine tutulan bir hasta olması esprisi, adaleti arayan bir kişinin onu intikam sanması ile yan yana konur.
Hakkı olan mutluluğu kanla da olsa almak isteyen bir (ruju aslında kandır) ruh hastasının, mutluluk sandığı sanal ve yapay hayatları ve kişilikleri kendine örnek alması filmin en absürdist tavrı olarak karşımıza çıkar.
İstediğin şey aslında istediğin şey değilse elde ettiğin bir avuç hiçten başka nedir?
Sevgiyle kalın.
Halil Kurbetoğlu