Hız ve tutku, yarışmak ve kazanmak, hırs ve başarı, güç ve estetik. Bütün bu kelimeler bir araya geldiğinde insanlar için birçok şey çağrıştırabilir. Ancak bir kişi için çağrışım yapmaktan çok daha ötesine geçerek bir hayat felsefesi olmuştur. Bu kişi her zaman hayallerinin ve tutkularının peşinden gitmiş ve kocaman bir marka ise onu takip etmiştir: Enzo Ferrari.
Spor otomobil veya yarış arabası dendiğinde ilk akla gelen, kırmızı rengine cazibe katan, çoğu insanın hayallerini süsleyen ve hatta bazı zamanlar kendi müşterisini kendi seçen bir marka: Ferrari.
Peki Ferrari bugüne nasıl geldi? Diğer markalardan nasıl bir farkı vardı da dünyanın en çok istenen, en çok bilinen markalarından biri haline geldi? Bu soruların cevabını bulmak için Ferrari’nin tarihine yani Enzo Ferrari’nin yaşamına bakmalıyız.
Enzo Ferrari 1898 yılında İtalya’nın Modena kentinde dünyaya geldi. İlköğretimini tamamladıktan sonra babasının ağırlıklı demir işleri üzerine olan orta çaptaki atölyesinde babasına yardım ediyordu. Henüz küçük bir çocukken bazı otomobil yarışlarını ve dönemin efsanevi pilotlarını da canlı olarak izleme fırsatı bulan Enzo, o yaşlardan itibaren yarış pilotu olmak hayaliyle yanıp tutuşmaya başlamıştı. I.Dünya Savaşı’nda cepheye gitmek zorunda kalan Enzo cephedeyken, abisi ve babası bir grip salgınında hayatını kaybeder. Daha sonra meşhur İspanyol Gribi salgınından nasibini alan Enzo, ölümün kıyısından döner ve askerlik vazifesinden muaf tutulur. Memleketine döndüğünde ise ailenin tek erkeği olduğu için çalışmak ve para kazanmak gerektiğini fark eden Enzo, birçok iş başvurusu yapar. İş başvurusu yaptığı yerlerin tamamı otomobil şirketleridir. Bunun sonucunda bir otomobil firmasında işe başlayan Enzo, kısa sürede şirketin yarış takımına dahil olur ve böylece pilotluk kariyeri başlar. Daha çıktığı ilk yarışlarda parlamaya başlar ve dönemin en büyük yarış takımlarından birisi olan Alfa Romeo’nun yarış takımına transfer olur. Burada da başarıdan başarıya koşarken takım arkadaşlarından birini feci bir kazada kaybeden Enzo, ilk çocuğunu kucağına almasının da etkisiyle durumdan fazlasıyla etkilenerek yarışmayı bırakır. Ancak içindeki yarışma ateşi asla azalmamıştır. Tutkusunun peşini bırakmaya hiç niyeti olmayan Enzo, Alfa Romeo yarış takımının yöneticiliğini alarak pistlerden uzaklaşmaya hiç niyeti olmadığını göstermiştir. Bu dönemde yarış takımı da yeni bir isme kavuşmuştur: Scuderia Ferrari.

Scuderia, yarış atlarının konulduğu ağıl anlamına gelmektedir ve Enzo, işi kaputların altına yüzlerce beygiri gizlemek olan takımına bu ismi koymayı uygun görmüştür. Ayrıca o dönemde yarış arabalarının üstlerinde uğur getirmesi için bazı semboller yerleştirilmesi yaygın bir gelenekti. Zira genelde yarış arabalarında bir logo kullanımı yaygın değildi. Bu gelenek ise I.Dünya Savaşı’nda savaşan pilotların uçaklarına aynı amaçla bazı semboller yerleştirmesinden geliyordu. Enzo da bir gün kendisinin de hayranlık duyduğu ve İtalya’da da başarılarıyla meşhur olmuş bir savaş pilotunun annesiyle akşam yemeği yer. Bu yemekte pilotun annesi Enzo’ya, araçlarına oğlunun uçağında kullandığı şahlanan at figürünü yerleştirme fikrini verir. Bu fikri çok beğenen Enzo, yarış arabalarına Modena’nın rengi olan sarı zemin üstüne siyah bir şahlanan at figürü yerleştirir. Böylece dünyanın en meşhur logolarından birisi ortaya çıkar.
Yöneticilik döneminde de başarıları devam eden Enzo, başarılı olduğu kadar da egoist ve dik başlı bir insandır. Kariyeri boyunca takım çalışanlarına ve pilotlara karşı çok sert ve manipülatif davranmasıyla meşhurdur. Eleştiriye de oldukça kapalı bir insan olan Enzo için her daim Ferrari ismi çok önemli olmuştur. Alfa Romeo yöneticileri takımın ismini Alfa Corse olarak değiştirmekte ısrarcı olunca, Enzo hiç taviz vermeyerek istifa edip şirketten ayrılır. Sözleşmesi gereği dört yıl boyunca Ferrari adını kullanarak otomobil üretimi yapamaz. Bu süreci yarış otomobillerine parça üretmekle değerlendirir. Bu sırada patlak veren II.Dünya Savaşı’nın neticesinde atölyesinde savaş malzemeleri üretmek zorunda kalır ve pistlerden uzaklaşır. Savaş bittiğinde atölyesi bombalanmış ve her şeyini kaybetmiş olan Enzo, Modena şehrini terk ederek Marenello adındaki bir kasabaya yerleşir ve bugün hepimizin bildiği o şirketi kurar: Ferrari.

1947 yılında kurulan ve temelde Alfa Romeo’ları yenebilecek bir yarış takımı kurmayı amaçlayan şirketi, o dönemde düzenlenen yarış organizasyonlarının çoğuna katılır. LeMans 24 saat gibi dünyanın en prestijli yarışlarından bazılarında birincilik dahil bir çok başarı elde ederler. Takvimler 1950 yılını gösterdiğinde ise Formula 1 adı verilen yeni bir yarış serisi oluşmuştur. Enzo Ferrari de tabii ki bu seriye başlangıç yılından itibaren Ferrari şirketinin yarış takımı olan Scuderia Ferrari ile katılmıştır. O günden beri kesintisiz olarak Formula 1’de her sezon yarışan tek takım olma ünvanı da Ferrari’de bulunmaktadır. Formula 1’de 50’li yılların ortasından 60’lı yılların sonuna kadar adeta fırtına gibi esmişlerdir. Bu süreçte bir başka prestijli yarış olan LeMans 24 Saat’i ise altı yıl üst üste kazanarak adeta domine ederler. Bunların dışında da birçok farklı seride yarışmaya devam eden Ferrari başarıdan başarıya koşmaktaydı.
Bütün bunları ise arkasında büyük bir otomobil üreticisi olmadan yapmak, insanlar için inanması güç bir olguydu. Zira Ferrari; Ford, Alfa Romeo veya Mercedes gibi büyük bir üretici değildi ve büyük bütçelere sahip değildi. Bütçesi bütün bu serilerde yarışmaya yetmemeye başlayınca yarışları finanse edebilmek amacıyla spor otomobil üretmeye başlayan, düşük adetlerde üretim yapan bir firmaydı. Ancak bu başarıları onlara dünya çapında çok büyük bir şöhret ve prestij sağlamıştı. Bütün bu başarılar ise prestij ve şöhret ile birleştiğinde dünyanın çeşitli yerlerindeki zengin insanlar bu pistleri alt üst eden kırmızı yarış otomobillerinin benzerlerine sahip olmak istiyorlardı. Ferrari de bir otomobilden daha fazlasını; bir duygu, eşsiz bir heyecan ve ayrıcalık satıyordu aslında. Bu da otomobil satışlarının güzel noktalara gelmesini ve Ferrari’nin bir prestij ve gösteriş aracı olarak aranan bir marka haline gelmesine neden olmuştur. Güzel bir Ferrari modelinin sahibi olmak için paradan daha fazlasına ihtiyaç duyulurdu. Zira özellikle özel modellerinde müşterilerini kendi seçen bir firmadan bahsediyoruz. Ferrari’nin yarışlardaki başarılarının otomobil satışlarını ne kadar etkilediğini görmek için renklere bakmak yeterlidir. O dönemde yarış otomobillerinin rengi milliyete göre belirleniyordu ve İtalya’nın rengi ise kırmızıydı. Dolayısıyla Ferrari’nin her serideki yarış otomobilleri kırmızı renkteydi. Bunun yanında Ferrari şirketinin resmi rengi, aynı zamanda kurulduğu yer olan Modena kentinin de resmi rengi olan sarıydı. Müşterilerin istekleri üzerine üretim yapan Ferrari, otomobilleri de müşterilerin isteklerine göre boyuyordu. Müşteriler ise pistlerde fırtına gibi esen o yarış otomobillerinin benzerlerine sahip olmak istedikleri için çoğunlukla kırmızı renkli Ferrari tercih ediyordu. Bunun sonucu olarak da günümüzde dahi Ferrari markası kırmızı renk ile özdeşleşmiştir.

Ferrari her ne kadar otomobil üretimine devam etse de önceliği her zaman yarış takımı olmuştur. Diğer markalar daha fazla başarı yakalayıp daha fazla otomobil satmak için yarışlara katılırken, Ferrari ise daha iyi yarışabilmek için otomobil satmaktadır. Bunun sonucunda da maddi sıkıntılardan kaçamazlar ve Ford firması Ferrari’nin hisselerini almak ister. Enzo Ferrari ile Ford firması masaya otururlar ancak Enzo Ferrari şirketin hisselerini satın alarak ortak olmak isteyen Ford’un aynı zamanda yarış takımının da yönetimini ele geçirmeye çalıştığını fark edince anlaşmayı imzalamadan masayı terk eder. Ayrıca zaten fazlasıyla milliyetçi bir kişi olan Enzo, Ferrari’nin yüzde elli hissesini Fiat’a satmak istemektedir ve bu anlaşma gerçekleşir. Yapılan anlaşmanın bir sonucu olarak yarış takımının yönetimi hala Ferrari’dedir. Enzo, hiçbir zaman Ferrari isminden ve yarış takımının yönetiminden vazgeçmemiştir. Çünkü onun için önemli olan tek şey yarışmaktır. İlerleyen yıllardan Fiat, hisselerini yüzde doksana kadar çıkarmıştır ancak Enzo’ya, ailesine ve Ferrari soy ismine saygılarından dolayı yüzde onluk hissenin her zaman Ferrari ailesinde kalması gerektiğini düşünerek kalan hisseleri hiçbir zaman almamışlardır. 2000’li yıllarda ise Amerikalı Chrysler firmasını satın alarak birleşen Fiat, Ferrari’yi bu birleşmenin dışında tutmuştur. Bu kararın arkasında birden fazla neden bulunsa da bu nedenlerden en önemlisi Ferrari markasının İtalyanlığını korumak istemeleridir. Burada da aslında İtalyanlar için Ferrari isminin ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz.
Tarih 14 Ağustos 1988’i gösterdiğinde Enzo Ferrari hayata gözlerini yummuştur. Bu tarihi takiben İtalya’da düzenlenen ilk Formula 1 yarışında Ferrariler birinci ve ikinci sırayı elde etmişlerdir. Bu, o sezon boyunca McLarenlerin kazanamadığı tek yarıştır.

2000’li yılların başında Michael Schumacher ile Formula 1’de büyük bir dominasyon kuran Ferrari, günümüzde hâlâ Formula 1, LeMans 24 Saat ve daha birçok yarış serisinde yarışmayı sürdürmektedir. Formula 1 takımının ismi Scuderia Ferrari’dir ancak 2007’de Kimi Raikkonen ile yaşadıkları şampiyonluktan beri hiç şampiyonluk yaşamamışlardır.
Ferrari günümüze kadar yarışçı kimliğini her zaman ön planda tutmuş, geçmişinden aldığı kültürü ve mirası her daim korumuştur. Bu kültürleri ise Ferrari’yi dünyanın en bilinir markalarından biri haline getirmiş ve ülkeleri İtalya’da adeta milli değer haline gelmesini sağlamıştır. Dünyanın her yerindeki Ferrari çalışanlarının ortak özelliği bu markaya tutkuyla ve sadakatle bağlı olmalarıdır. Çalışanlarının yanı sıra Ferrari’nin kendisine sadakatle bağlı hiç de azımsanmayacak bir müşteri kitlesi bile var. Hatta Ferrari’nin “Limited” ve “Süper Limited” ürünleri bulunmaktadır. Garajınızda 3-5 tane Ferrari’niz varsa bu özel müşteri grubuna girmeye hak kazanabilirsiniz. “Süper Limited” ürünlerde sizi marka seçer ve davet eder. Hiçbir markada bu kadar ayrıcalıklı bir sadakat anlayışı yoktur.
Tarihiyle, mirasıyla, kültürüyle, yarışçı ruhuyla, ürettiği otomobillerin güzelliğiyle, verdiği duyguyla, ayrıcalıkla, farklı kurallarıyla bir bütün olarak bambaşka bir dünya, bambaşka bir markadır Ferrari.
Ahmet Yasin Memur