İstanbul’un Ezanla Buluştuğu Mekan: Arap Cami

İnsanın bazen bile isteye kaybolması gerekir. Fiziksel olarak kaybolmaktan bahsediyorum. Bir kenti gezmenin en tatminkâr yöntemi o kentte kaybolmaktır, lâkin bu kaybolma hali sadece fiziksel bir kaybolma hali değil kendi ruhumuzu tekrardan keşfedebilmek için kendi benliğimizin sokaklarında da kaybolmaktır. Sizlere İstanbul’un görkemli kulesi Galata civarında yaşadığım ve asla unutamayacağım bir kaybolma hali sonucu keşfettiğim tarihi bir eserden bahsedeceğim, Arap Camii…

Sizleri, tarihi 700’lü yıllara dayanan, sahabenin ilk torunlarının zamanında yaşanan bir kuşatmanın hikâyesinin içine götürmek istiyorum. Fakat bu sıradan bir kuşatma değil. Üzerine hadisler söylenen bir şehrin kuşatması.Müslümanların 3. Konstantinapolis kuşatması.

Emevi İslam ordusunun en arzulu kuşatmalarından biri halife Süleyman zamanında halifenin kardeşi ünlü Mesleme tarafından yapılan Konstantinapolis kuşatmasıydı. Genç yaşında kumandan olan Mesleme Pozantı ve Eskişehir fetihleriyle ünlü idi. Ayrıca Ermeniyye, el-Cezire, Azerbaycan valiliği görevleri olduğu bilinen Mesleme, Türkler ile sık sık karşı karşıya gelmiş, Derbent şehrini de fethetmiştir. Kafkas fetihlerine ek, Anadolu’da Amasya fethi de dâhil olmuş, Amanosu da ele geçirmiş büyük bir kumandandır.

Mesleme 715/716 yılında, geldiği Çanakkale Boğazı’ndan Trakya’ya indi, o civarda tahribatlar yapmıştı ve sonunda büyük Konstantinapolis surların önünde görülmüştü. Bu arada taht mücadelesi veren III. Leon, Theodosius’a karşı başarılı olarak Bizans İmparatorluğu’nun tahtına geçti. Ağustos ayının başlarında Bakırköy civarına demir atılmıştı. İslam Ansiklopedisi’ne göre; 1800 gemi, Teofanes’e göre ise gemilerde 1800 savaşçı vardı. Demirledikleri yerden iki gün sonra Avrupa ve Asya kıyılarına yöneldiler. Mesleme komutasındaki donanma Eylül 716 da Konstantinopolis’i kuşattı. Halife Süleyman b. Abdülmelik kardeşi Mesleme’ye İstanbul’u fethedinceye kadar orada kalmasını emretti. Rivayete göre 7 yıl Galata civarını kuşatma altında tuttu. Bizans’ı fethedemedi fakat Galatayı zapt etti ve fakat başarılı olamadı çünkü üst üste gelen olumsuzluklar hafife alınacak gibi değildi.İslam ordusunun zaten bu durumdayken başarılı olması mucize gibiydi ve bunca olumsuzlukla birlikte Halife Süleyman b. Abdülmelik vefat etmiş yeni halife, Mesleme’nin geri dönmesini istemişti. Mesleme istemeyerek de olsa halifenin sözüne sadık kaldı. Bunun üzerine İmparator Leon ile bir anlaşma imzalandı, Galata mevkiinde bir müslüman mahalle ve bu mahallede bir cami olacağına dair. İşte İstanbul’da ezan seslerinin ilk defa yankılandığı bu camii, günümüz adıyla Arap Camii.

Bugün halkın dilinde Arap Camii diye anılan ve İstanbul’un en değişik mimarî stilindeki bu camin hikâyesi bu saatten sonra oldukça karışık bir hâl alır. Lâtinler Galata’yı Emevilerden geri aldıktan sonra bu binayı Dominikinenlere vermişler ve cami yapılan bir tadilât ile kilise haline getirilmiş. Bu arada minaresi yıktırılan caminin önüne sivri bir çan kulesi ilâve edilmiştir. Bizanslılar şehri Lâtinlerden geri aldıkları vakit bu kiliseyi yine Dominikinenlerin elinde bırakmışlardı. Aradan uzun devirler geçmiş, İstanbul’un fethini hülya edip sahibini bekleyen yapayalnız caminin hasreti son bulmuştur. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiği zaman Galata Saint Paul Kilisesi diye adlandırılan kiliseyi Galata Camii olarak yeniden camiye çevirdi.

1492 yılına gelindiğinde İspanya Endülüs Devleti dağıldı ve müslüman halka yapılan uzun işkence başladı. II.Beyazid Dönemi’nde Osmanlı bu zulme dur demek adına İspanya’ya bir donanma gönderdi ve Müslümanları İstanbul, Fas, Tunus, Mera gibi merkezlere yerleştirdi. İstanbul’a gelen Araplar ise Galata bölgesine yerleştirildi ve Galata Camii’nin adı buraya yerleşen Araplara ve Arapların tarihine dayanılarak Arap Camii olarak değiştirildi.

I. Mahmut’un validesi Saliha Sultan zamanında esaslı bir tamirden geçmiştir Arap Camii. Bu arada şadırvanının üzerine de şu beyit nakşedilmiştir: “Dediler her biri tahsin edib tarihi itmamın bu ahsen camii tevsi kıldı Valide Sultan.”
Arap Camii’ndeki en önemli restorasyoalardan birini de II.Mahmut’­un kızı Adile Sultan yaptırmıştı. Adile Sultan’ın yaptırdığı şadırvan ve sarnıçtan başka caminin civarında bir de mektep binası vardır. Bu da şu kitabe ile dile gelir: “Her mısraı tarihî tamamın ide ilân. Buldu suyunu şadırvan oldu bak inşâ. Sarnıcı metin kıldı bina Adile Sultan.”

Dominikinenlerin kilisesi olduğu devirlerde Hristiyan cenazeleri kilisenin zeminine gömülmüş ve üzerlerine de armalar ve kitabeler kazılı zemin taşları kaplanmıştı. 1913 yılında Arap Camii’nde yapılan tamirat sırasında bu kitabeler meydana çıkarılmış ve buradan alınarak İstanbul Arkeoloji müzesine nakledilmişti. 

Başka bir tartışma konusu bu caminin Dominiken tarikatına ait olduğunu Mesleme’nin cami yaptırmadığını söyler hatta bu konu üzerine yazılı kitaplar sağlam kaynaklar da mevcuttur fakat Mesleme b. Abdülmelik tarafından burada bir cami yaptırıldığı tarih kaynaklarında yer almaktadır. Bu konuda ilk bilgi veren müellif ünlü coğrafya bilgini Mukaddesî’dir. Ona göre Arap komutanın talebiyle Bizans İmparatoru elindeki Arap esirlerinin ibadet etmeleri için sarayın karşında bir bina inşa ettirmiştir. Mesleme Camii olarak isimlendirilen bu mekanın varlığı sadece Müslüman alimler değil, Bizanslı tarihçiler tarafından da tescil edilmiştir. Nitekim Constantinus Porphyrganetos (M.913-959) İstanbul’daki Müslümanlara ait olan bu mescidin Mesleme’nin talebi üzerine Praetorium’da yaptırıldığını zikreder. 8. yüzyılda Arapların burada bir camileri vardır. Birkaç kez yıkılıp, yeniden yapılan bu camiyle Fatımi Halifeleri, Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey, Selâhaddin Eyyubi ve Baybars’ın bizzat ilgilendiklerini Canard bize kaynak olarak nakleder. Büyük seyyah Evliya Çelebi ise Galata Kalesi içi camilerini anlattığı bölümde “Defalarca kilise ve cami olmuştur. Ruhaniyetli camidir, dış avlusu ve kale kulesi gibi dört köşe yüksek bir minaresi vardır.” der ayrıca caminin iç duvarına gömülü mermer bir tablet üzerinde Divan-ı Hümayun kâtibi Hacı Emin Efendi tarafından 1807’de yazılmış olan manzum bir kitabe olduğu da söylenir. Bu manzum kitabede caminin geçmişine ait detaylar bulundurur:

“Hazret-i Abdul Melik din halifesi oldu
Yezid’in fitneleri bir parçacık duruldu
İstanbul’u feth etmek için sefer etmek diledi
Mesleme’yi kumandan kıldı, himmet biledi
Mesleme hutbe verdi, halka hitab eyledi
Rum’a sefer eyleyip rütbe alalım dedi

Rum ülkesine gidip bu şehri feth eyledi
Ganimet mallarını askerine peyledi
Bu camiyi ganimet malıyla etti inşa
Arap Camii dendi, namı da oldu ihya.”

Bazen kaybolmalı insan, hele de İstanbul’un aziz sokaklarında çünkü İstanbul kaybolmak için ideal bir şehir. Bazı sokakları Roma’nın esintilerini, bazı sokakları Osmanlı’nın rüzgarını taşır. Ben kaybolduğumda çıktı karşıma tüm ihtişamıyla aziz kentin ilk camisi, esti rüzgarı tanıştırdı beni kendiyle Arap Camii.

M. Hamza Öztürk

Kaynakça

Bidâye, IX, 174, 184.

Mukaddesî, Ahsenü’t-Tekâsim, Leiden 1967, s. 147; ibn Kesîr, el-Bidâye, IX,

Canard, Marius, s. 233; Öztürk, Necdet, “Fetih Öncesi İstanbul Kuşatmaları”, s.40

Evliya Çelebi, Seyahatnâme, I, haz. O. Şâik Gökyay (İstanbul: YKY, 1996), 183.

Semavi Eyice, Eski İstanbul’dan Notlar, İstanbul: Küre Yayınları.

Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi, (Seyit Ali Kahraman-Yücel Dağlı), İstanbul: YKY.

Peter Brown, Geç Antik Çağ Dünyası, (Çev. Turhan Kaçar) Alfa Yayınları.

O. P. Palazzo, Arap Camii veya Galata Saint Paul Kilisesi, (Çev. Burhan Yentürk), Bilge Karınca Yayını.

Kurt, Hasan. “Mesleme bin Abdulmelik”. Türk Diyanet Vakfı Yayınları İslam Ansiklopedisi. 29: 318-319. Ankara: TDV Yayınları, 2004

Mehmet Azimli, “Mesleme b. Abdülmelik ve Fütuhatı”, Dicle Ünfrersitesi İlalıiyat Fakiiltesi Dergii, il, s. 85-103.

YILDIZ, Kenan. Bitmeyen Bir İskân Tartışması: Galata’da Yeni Valide ve Arap Camileri Etrafında Katolik-Müslüman Çekişmesi (1693-1713). Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 2020, 34: 93-117.

AVCI, Casim. Müslüman Araplar Tarafından Bizans Başkenti İstanbul’a Düzenlenen Askeri Seferler. Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2017, 2.2: 7-24.

APAK, Adem. Emeviler Döneminde Anadolu’da Arap-Bizans Mücadelesi. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2009, 18.2: 95-122.