Platon ve Aristoteles’te Mimesis Part-II

Platon’un aksine ousianın (tözün) varlığa içkin olduğunu düşünen Aristoteles, maddenin (hyle) form (eidos) ile birleşerek varlığa çıkma sürecini physis olarak ifade eder. Bir şeyin varlığa gelmesi -açığa çıkması- olarak tanımlanan bu kavram, yalnızca doğal varlıkları değil, sanatçının eliyle ortaya çıkardığı sanat eserlerini de kapsar. Nitekim Aristoteles Metafizik’te bunu şu şekilde açıklar:

“Çünkü varlık ya sanattan ya doğadan ya şanstan veya tesadüfen doğar. Sanat, bir başka varlıkta bulunan bir hareket ilkesidir. Buna karşılık doğa, şeyin kendisinde bulunan bir ilkedir; çünkü insanı meydana getiren insandır. Geri kalan nedenler, yalnızca bu iki nedenin yoksunluklarıdır.” [1]

Aristoteles’e göre sanat eseri var oluşun bizzat kendisidir. Bu anlamda sanat, Platon’da olduğu gibi doğadaki nesnelerin birer taklidi/kopyası olmaktan ibaret değil, bizzat “varlığa gelen”dir. Ancak bununla birlikte sanat eseri ile doğal varlıklar arasında önemli bir fark vardır. Doğal varlıkların formu maddelerine içkinken -kendisinde varlığa gelebilirken- sanat eserinin formu, sanatçının zihninden maddeye eklenerek varlığa gelir[2]. Örneğin meşe ağacının formu meşe tohumuna içkin haldedir ve meşe tohumu yalnızca meşe ağacı olabilir. Oysa sanatçı için maddenin ve formun zorunlu birlikteliği yoktur. Sanat eserinde ise form, sanatçının zihnine bağlıdır ve sanatçı zihnindeki formu istediği maddeye sonradan ekleyebilme gücüne sahiptir. Bu durumda meşe ağacı, yalnızca meşe ağacı olmakla sınırlı değildir. Bununla birlikte iki türlü varlıkla muhatap olan insanın konumu da farklıdır. Doğal varlıkların muhatabı olan insan, maddenin form haline gelerek varlığa gelişini yalnızca bilen kimse olabilirken sanat eserine muhatap olan insan, maddenin kendisini de yönetebilen bir konuma yüceltilir. Aristoteles insanın farklı iki varlık karşısındaki bu konumunu dümen-dümenci örneği üzerinden açıklar: 

“Dümenci dümenin biçiminin nasıl olması gerektiğini bilir ve onu denetler; dümeni yapan ise onun hangi ağaçtan ve ne tür devinim-değişmeyle (kinesis) olacağını bilir. Demek ki sanatla ilgili konularda maddeyi eser yapan biziz, oysa doğal nesnelerde madde zaten içkin olarak var.” [3]

Dolayısıyla da sanatçı, doğadaki maddeyi zihnindeki forma uygular, ona şekil verir ve sanat eserini yeniden yaratır. 

Aristoteles fizikte sanatın, doğanın eksik bıraktıklarını tamamladığını, kimisini de taklit ettiğini söyler[4]. Buna göre doğal bir şekilde varlık sahasına çıkamayanlar, sanatçının doğadaki maddeyi ve onun potansiyelini zihnindeki formla birleştirerek sanat eseri vasıtasıyla varlığa gelebilir[5]. Her türlü sanatı, doğanın taklidi olarak algılayan Aristoteles, mimesis üzerinden bir sanat doktrini geliştirir[6]. Taklidin, gerçeğin bir kopyası olarak tanımlanması bir yana, ona görece değişken bir statü veren Aristoteles[7] üç türlü taklitten bahseder:  

“Şair tıpkı ressam ve imgelere şekil veren tüm diğer sanatçılar gibi taklitçi olduğuna göre, her zaman üç taklit türünden birini benimsemek zorundadır: Şeyleri ya oldukları gibi ya anlatıldıkları ve göründükleri gibi ya da olmaları gerektiği gibi tasvir etmek durumundadır.” [8]

Aristoteles’ten sonra gelişen Avrupa estetik anlayışı, şeyleri olduğu gibi aktarmaya çalışan Realizmin, olmaları gerektiği gibi aktarmaya çalışan İdealizmin ve bunların dışında kalan Sürrealizmin, Fütürizmin, Ekspresyonizmin ortaya çıkmasına olanak vermiştir. 

Aristotelesçi sistemin tutarlılığı açısından doğal nesnelerin bir ereğinin olması gerektiği gibi sanat eserinin de bir ereği olması gerekir. Sanat eserinin nihai ereği ise iyi/güzel olana (kalokagathia) ulaşmaktır. Nihai gayesine ulaşan sanat eseri, aynı zamanda insanların iyiye ulaşmasına yani erdemli olmasına da katkı sağlar[9]. Aristoteles’e göre sanatta güzelliği yakalamak ve insanları iyi olana meylettirmek ise katharsisle doğrudan irtibatlıdır. Katharsis, duyguların boşaltılması, arınması, saflaşması (purgation) anlamlarına gelir[10]. İyi yaratılan bir eserin temsil ettiği doğal şeyin tasviriyle karşılaştırılmasıyla insanın içinde estetik bir zevk oluşur. Böylesi bir eser karşısında insanlar, hayatın çıplak gerçekliğiyle yüzleşirler. Korku acı ve daha birçok duyguyu beraber yaşayarak doğruyu yanlış olanlardan ayırt ederler ve ruhlarını arınırlar. 

Ebrar Münevver Çam

Dipnotlar

[1] Physis, bir şeyin kendisi içinde ya da başka bir şeyde patlayarak/yarılarak varlığa çıkması anlamına gelir. Bir ağacın tohumunu yararak varlığa gelmesi ya da sanatçının zihnindeki bir düşüncenin yarılarak tabloda varlığa gelmesi buna örnek olarak verilebilir. Aristoteles, “Metafizik”, çev. Ahmet Arslan, İstanbul: Sosyal Yayınlar, 1996, 1070 a

[2]  Aristoteles, “Metafizik” 1032 b.

[3] Aristoteles, “Fizik” 194 b. 

[4] Aristoteles, “Fizik” 199 a

[5] Engin Koca, “Aristotelesçi Sistemde Fizik ve Sanat İlişkisi”, Divan Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi, 2017, C: 22, S:43, s.9

[6] Muharrem Hafız, “Platon, Aristoteles ve Plotinos’ta Mimesis Teorisi”, İslami Araştırmalar Dergisi, 2016, s.49

[7] Farago, a.g.e., s.46

[8] Aristoteles, “Poetika”, 1460 b7

[9] İsmail Tunalı, “Estetik”, Cem Yayınevi, İstanbul, 1984, s.234

[10] Francis E. Peters, a.g.e., s.180.

Kaynakça

ARİSTOTELES Fizik, çev. Saffet Babür, YKY., Mayıs 2001

ARİSTOTELES Metafizik, çev., Ahmet Arslan, Sosyal Yay., İstanbul, 1996.

ARİSTOTELES Poetika, çev. İsmail Tunalı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2002.

DUMAN, M. Akif, Mimesis, Litera Yay., İstanbul, 2021

FARAGO France, Sanat, çev. Özcan Doğan, Doğu Batı yay., Ankara, 2017.

HAFIZ Muharrem, Platon, Aristoteles ve Plotinos’ta Mimesis Teorisi, İslami Araştırmalar Dergisi, 2016

KOCA Engin, Aristotelesçi Sistemde Fizik ve Sanat İlişkisi, Dîvân Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi, 2017, ss. 1-23.

LAERTİOS Diogenes, Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri, çev. Candan Şentuna, YKY., İstanbul, 2003

PETERS Francis E., Antik Yunan Felsefe Terimleri Sözlüğü, çev. Hakkı Hünler, Paradigma Yay., Aralık 2004

TUNALI İsmail, Estetik, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2003.

TUNALI İsmail, Grek Estetiği, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2008.