Tarih boyunca din-maneviyat ve insan karşılıklı olarak sürekli bir etkileşim içerisinde olmuştur. Bu yüzden dini inanç ve ritüeller insanlık tarihi kadar eskidir. Durum böyleyken dinin merkezi noktasını oluşturan dua da evrensel olup yüzyıllar boyu insanın inanç dünyasındaki temel yapı taşlarından birini oluşturmuştur. Sözlükte dua kelimesi; çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek gibi anlamlara gelir. Terim olarak kişinin bütün benliğiyle kutsalına yönelerek ondan bazı isteklerde bulunması veya güçlü bir otoriteye sığınma ihtiyacıyla yapılan bir iletişim şekli olarak tanımlanabilir. İçeriğinde, amacında ve formunda farklılıklar görülse de dua, insanın kutsalla iletişimi olup evrensel bir nitelik taşımaktadır. Semavi dinler başta olmak üzere dünya üzerinde neredeyse bütün din ve inanç sistemlerinde duanın var olması ve tarihin her döneminde insanların bir şekilde dua ediyor olması duanın fıtriliğinin en önemli göstergelerinden biri olmuştur. Fakat Descartes ile başlayan ruh ve bedenin birbirinden bağımsız olduğu şeklindeki dualist anlayış nedeniyle uzunca bir dönem bilim adamları dini ve manevi yönü tıbbi çalışmalara hiçbir şekilde katmamıştır. Bunun yanında psikolojiye bir dönem kan kaybettiren “Davranışçı Ekol” sadece gözlenebilen ve ölçülebilen davranışları esas aldığı için din ve maneviyatın psikoloji ile ilişkisinin göz ardı edilmesine sebep olmuştur. Böylece İnsanın somut organlardan oluştuğunu düşünen determinist yaklaşım, tedavi modeli olarak ilaç ve ameliyat gibi somut yöntemleri bilim ışığında kullanmıştır. Daha sonraki dönemlerde yapılan araştırmalar ve hümanist psikologların din ile ruh sağlığı arasında yeniden belli köprüler kurulmuştur. Bu dönem yapılan çalışmalar duanın psikiyatrik rahatsızlıkların azalmasına olumlu etkisi bulunduğunu ortaya koymuştur .Duanın ve dualı yaşama sahip olmanın neden olduğu çok fazla pozitif psikolojik etki bilimsel araştırmalarda net bir şekilde ortaya konmuştur. Duanın modern yaşamda kalabalıklar içerisinde gittikçe yalnızlaşan insanların daima ve teklifsiz kullanabilecekleri bir iletişim kanalı olması, umutsuz ve karamsarlıklarla başa çıkmada manevi destek sağlaması bu durumun en önemli sebepleri arasındadır. Nitekim Semavi dinlerin kutsal kaynaklarında umutsuzluk ve karamsarlığın derin kuyularında boğulmamak için insanın duaya sarılması gerektiğiyle ilgili birçok anekdot verilmiştir. Birkaçı şu şekilde sıralanabilir;

Kuran–Sünnet
• Rabbiniz buyurdu ki: “Bana dua edin, size icabet edeyim.[1]
• (Ey Muhammed!) De ki: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? [2]
• Kaderi ancak dua geri çevirir. Ömrü ancak iyilikler arttırır.[3]
• “İhtiyat ve dikkat etmek Allah’ın takdir ettiği şeye fayda vermez. Ancak dua, inen ve inmeyen musibetlere fayda verir. Belâ iner, fakat onu dua karşılar ve kıyamete kadar ona karşı durur.” [4]
İncil
• Ben size şunu söyleyeyim: Dileyin size verilecek, arayın bulacaksınız, kapıyı çalın size açılacaktır çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır. Aranızda hangi baba ekmek isteyen oğluna taş verir ya da balık isterse balık yerine yılan verir ya da yumurta isterse ona akrep verir? [5]
• Tanrının önünde güvenimiz şu ki onun istediğine uygun ne dilersek bizi işitir, her ne dilersek bizi işittiğini bildiğimize göre ondan dilediklerimizi aldığımızı da biliriz. [6]
• Sizler kötü yürekli olduğunuz halde çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız göklerdeki babanızın kendisinden dileyenleri güzel armağanlar vereceği çok daha kesin değil mi? [7]

Yapılan son araştırmalar dünyada yaşam standartlarının yükselmesine rağmen insanların neden mutluluğu yakalayamadıkları veya yakaladıklarında koruyamadıklarını hakkında birden fazla araştırma yapmıştır. Araştırmalar sonucunda bu durumun en önemli sebebi olarak kişinin anlam dünyasını sağlam bir inançla dolduramadığı gerçeği ile karşılaşılmıştır. Yani yüksek bir güce ve değere inanan insanların ümitsiz ve karamsar hissettiği durumlarda her şeyi bilen, kontrol eden ve her şeye ulaşabilen bir güce sığınması krizi daha kolay yönetebildiklerini ortaya koymuştur.
Bu dönem yapılan bir çok dua deneyinde hastalar deney ve kontrol olmak üzere iki gruba ayrılmış, deney grubuna haberleri olmaksızın dışarıdan bir grup tarafından dua ettirilirken kontrol grubuna dua ettirilmemiş ve sonuçlar gözlemlenmiştir. Kendisine dua ettirilen grubun diğer gruba göre daha hızlı iyileşme gösterdiği gözlemlenmiştir. Bununla birlikte duanın sağlığı olumlu yönde etkileyebileceği üstelik sadece psikolojik bir iyi hissetme değil fizyolojik hastalarda da önemli iyileşmeler görüldüğü tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra B.A. Williams ve arkadaşları 1998 yılında üniversite öğrencilerinin okulda tutunabilme ve dönem sonu başarı notları üzerinde başkası için edilen duanın etkilerini tespit etmek üzere yaptıkları çalışmada 382 öğrenci için dua ettirmiş çift-kör kör yöntemiyle gerçekleştirdikleri bu araştırmada kendisi için dua edilen grubun kontrol grubuna oranla çok daha büyük bir okul başarısı gösterdiği tespit edilmiştir. Buna benzer birçok araştırma yapılmış ve bu araştırmaların kahir ekseriyetinde dua ettirilen grubun daha hızlı iyileşme ve gelişme gösterdiği tespit edilmiştir. Bu durumun plasebo etkisi ile ilgili olabileceğine yönelik itirazlardan dolayı bitki ve hayvanlar üzerinde de çok fazla dua deneyi yapılmış ve bu dua deneylerinin çoğunda dua ettirilen bitki ve hayvanlarda daha hızlı bir gelişme ve iyileşme olduğu tespit edilmiştir. [8]

Budizmin meditasyon uygulamalarının insanlara verdiği huzur ve iyi olma halinin yanında semavi dinler başta olmak üzere birçok dinin ritüelinde aynı sonuçlar gözlemlenmiştir. Modern dönemde insanın hayatının merkezinden tanrıyı çıkartarak bilimi koyması psikoloji ve sağlık alanında yeni bir dönemin başlamasına sebep olmuştur. Bilimin her şeyin merkezinde olup mutlak gücü temsil ettiği bu dönemde dua ve dini ritüeller yerine somut ve bilimsel yöntemlere önem verilmiştir. Bu durum kutsal metinlerde bahsedilen insanın dua yoluyla kutsalıyla kuracağı iletişimde kendisinin ihtiyacı olan huzur, sağlık ve mutluluğun verileceği fikrini de ortadan kaldırmış, insanları bilime yönlendirmiştir. Böylece modern insan ihtiyacı olan her şeyi bilimde ararken manevi boşluğunun her geçen gün biraz daha büyüdüğünü fark edememiş ve giderek yalnızlaşmıştır. Din ile bilimin arasının açık olduğu bu dönem dua ve dini ritüellerin insan psikolojisi ve sağlığı üzerinde olumlu bir etkisinin olamayacağı savunulmuştur. Fakat son yapılan araştırmaların çoğu duanın içsel bir huzur ve rahatlamanın yanında fizyolojik rahatsızlıkları da tedavi edebildiği, dua eden insanın krizi daha iyi yönettiği, bir başa çıkma yöntemi olarak duaya sığınan insanın karamsarlık ve umutsuzluktan daha kolay kurtulduğunu ortaya koymuştur.
Hülasa 1970-80 itibariyle psikolojide din ve maneviyatın öne çıktığı yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönemde dinin en merkezi konumunu oluşturan dua üzerine hatrı sayılır çalışmalar yapılmıştır. Yapılan dua deneylerinde modern insanın yalnızlaşması ve mutsuzlaşması karşısında bir sığınak olan duanın yalnızca psikolojik olarak değil fizyolojik
olarak da olumlu etkileri gözlemlenmiştir. Buna ek olarak kişinin kendi için yaptığı duanın yanı sıra bir başkasına yaptığı duanın etkilerinin de yadsınamayacak düzeyde olması din ve maneviyatın insan yaşamındaki öneminin altını çizmiştir.
Emine Sar
Dipnotlar
[1] Mü’min suresi 40/60
[2] Furkan suresi 25/77
[3] İbn Mace, Mukaddime, 10/90
[4] et-Tergîb ve’t-Terhîb, II/481-482
[5] İncil Luka 11/9-11
[6] İncil Yuhanna 5/14-15
[7] İncil Matta 7/11
[8] Ümit horozcu, Din psikolojisi, Rağbet yayınları, İstanbul, 2015, s.235
Kaynakça
Horozcu, Ümit, Din Psikolojisi, Rağbet Yayınları, İstanbul, 2015
Köse, Ayten, Din Psikolojisi ,Timaş Yayınları, İstanbul, 2012
Tarhan, Nevzat, https://youtu.be/rL5hPryzgdY
Kuran-ı Kerim Meali, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2011
İncil, Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul, 2014