Geçmişten Günümüze Kosova Meselesi

Kosova, Balkan coğrafyasında ve Balkan tarihinde önemli bir yere sahiptir. Tarih boyunca Kosova farklı devletlerin ve etnik grupların hakimiyet mücadelesine sahne olmuştur. Milliyetçilik bağlamında ele alınırsa, Kosova hem Sırp milliyetçiliği hem de Arnavut milliyetçiliği açısından tarihsel bir öneme sahiptir. Bu durum özellikle yakın tarih boyunca birçok anlaşmazlığa ve krize sebep olmuştur. Özellikle Yugoslavya’nın dağılmasıyla beraber yaşanan etnik mücadelelerin dozu artmış ve Kosova meselesi uluslararası toplumun gündemine girmiştir. Günümüzde dahi zaman zaman yaşanan krizlerle Kosova meselesi adından söz ettirmektedir.

Kosova ismi Slav dillerinde Kosovo olarak geçmekte ve “karatavuk” manasına gelen “kos” kökünden geldiği ileri sürülmektedir. Osmanlı kaynaklarında ise “Kösova” şeklinde yazılmış, kelimenin aslının Kös-ova benzeri kelimelerden geldiği de ileri sürülmüştür. Bölge yer altı kaynakları bakımından oldukça zengindir. Özellikle kömür yatakları en önemli rezervlerini oluşturmaktadır. 2006 yılı verilerine göre Kosova’nın %92’sini Arnavutlar, %5’ini Sırplar ve %3’ünü Romanlar, Türkler ve diğer etnik gruplar oluşturmaktadır. Kosova 2008’de bağımsızlığını ilan etmesine rağmen sadece 97 ülke Kosova’nın bağımsızlığını tanımıştır. Kosova meselesinin temel dinamiklerini anlamak için öncelikle Kosova’nın, Sırplar ve Arnavutlar için ne ifade ettiğini anlamak gerekmektedir. Arnavut tarihçileri, Arnavutların ataları olan İlirlerin antik dönemde Kosova’da yaşadıklarını ve Sırpları bu bölgeyi sonradan işgal ettiklerini iddia etmektedirler. Bu sebeple Arnavutlar açısından Kosova ana vatanlarının bir parçasıdır.

Sırplar açısından bölge hem dini hem de tarihi olarak önemlidir. Sırp Ortodoks Kilisesi’nin Kosova’da kurulmuş olmasından dolayı Sırplar Kosova’yı kutsal görmektedirler. 1389 yılında Osmanlı ile yapılan Kosova muharebesi Sırplar tarafından işgalcilere karşı direnişin sembolü olarak görülmüştür. Bu durum Sırpların Kosova topraklarını Sırp tarihinin ayrılmaz bir parçası olarak görmelerine sebep olmuştur. Kosova Meselesinin ortaya çıkıp bugüne kadar ulaşmasında yakın tarihte yaşanan gelişmeler etkili olmuştur. Uzun yıllar Osmanlı hakimiyetinde kalan Kosova, Balkan Savaşları’nın Osmanlı tarafından kaybedilmesiyle beraber Sırp hakimiyeti altına girmiştir. Kosova, İkinci Dünya Savaşı’na kadar Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı diğer ismiyle Birinci Yugoslavya Devleti’nin toprakları içerisinde kalmıştır. Almanya’nın ve İtalya’nın işgaline uğrayan Birinci Yugoslavya Devleti’nin içerisinde işgallere karşı direniş hareketleri başlamıştır. Bu direniş hareketlerinin en önemli ismi Yugoslav Komünist Partisi lideri Josip Broz Tito olmuştur.

1943 yılında Josip Tito, Demokratik Federal Yugoslavya Devleti’nin kuruluşunu ilan etmiştir. Tito tüm Yugoslav topraklarında kapsayıcı bir politika izlemiş ve etnik kökene dayalı olmayan sosyalist bir sistem oluşturmak istemiştir. Kosova’nın çoğunluğunu oluşturan Arnavutlar ise Arnavutluk’a bağlanmak istemişlerdir. Aynı yıllarda Arnavutluk’ta da Komünistler iktidara gelmiş. Arnavut lider Enver Hoca ile Tito’nun iyi ilişkiler içerisinde olması ve sosyalist fikirlerin etnik milliyetçiliğin önüne geçmesi sebebi ile Arnavutluk’un Kosova topraklarını kendi topraklarına bağlama fikri bu dönemde zayıflamıştır. Kosova’yı anlamak için Yugoslavya’nın siyasi yapısına da göz atmak gerekmektedir. Yugoslavya “Güney Slavların Ülkesi” olarak da adlandırılmaktadır. Çok etnik yapılı bu devleti bir arada tutabilmek için Tito, etnik söylemden uzak durmuş ve Yugoslavya içerisindeki etnik gruplara geniş kültürel ve siyasal haklar tanımıştır. 1963 yılında Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti ismini alan bu devlette 6 cumhuriyet ve 2 özerk bölge yer almıştır. Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Slovenya, Makedonya ve Karadağ cumhuriyet statüsüne sahipken Kosova ve Voyvodina özerk bölge statüsüne sahipti. Tito kurduğu bu adem-i merkeziyetçi yapı sayesinde Yugoslavya’yı uzunca bir süre “barış ve eşitler arası kardeşlik” temelinde ayakta tutmuştur.

Yugoslavya içerisindeki bazı Sırplar ise diğer etnik gruplara çok fazla hak verilmesine karşı çıkmışlar ancak Tito’nun ölümüne kadar seslerini yükseltememişlerdir. Bu düşünceye sahip olan Sırplar genel olarak Yugoslavya’nın ana kurucusunun Sırplar olduğunu düşünmekteydiler.

Yugoslavya’nın kurucusu Hırvat asıllı Josip Tito 1980’de hayatını kaybetmiştir. Tito’nun ölümü hem Yugoslavya’nın hem de Kosova’nın geleceğini değiştirmiştir. Tito’nun ölümünün ardından Sırp milliyetçiliği yükselmeye başladı. Sırplara göre bu devletin kurulmasına en büyük katkıyı kendileri vermişti ve bu sebeple devlet Sırplar tarafından yönetilmeliydi. Kosova ve Voyvodina’ya özerk statü verilmesi kabul edilemezdi.

Artan Sırp milliyetçiliğinin önderliğini ise Slobodan Miloseviç yapıyordu. 1987 yılında Kosova’da, Kosova polisinin Sırp göstericilere müdahalesini eleştirerek şu ünlü sözleri söylemiştir: “Bir daha kimse Sırpları ezmeye cesaret edemeyecek“. Bu sözler Yugoslavya’nın dağılışının ayak sesleriydi. Yıllardır Tito’nun Yugoslavya’yı ayakta tutmak için etnik söylemlerden kaçınma politikasının sonuna gelinmişti. Miloseviç’in söylemleri ve ortaya koyduğu milliyetçi açılımlar Yugoslavya’daki diğer etnik grupları oldukça endişelendirmişti. Bu söylemler Kosova’daki Sırpları Arnavutlara karşı kışkırtmaktaydı. Sırbistan Federe Yönetimi, Kosova üzerindeki baskısını arttırmış, resmi kurumlarda Arnavutçayı yasaklamış, Arnavutları temsil eden figürler ve semboller kaldırılmıştır. Bu durum Kosovalı Arnavutlar arasında bağımsızlık fikrinin yaygınlaşmasına sebep olmuştur.

1989 yılında Sırbistan Federe yönetimi, Federal Yönetime sormadan hukuksuz bir biçimde Kosova ve Voyvodina’nın özerkliğini kaldırmıştır, Kosova yerel meclisi dağıtılmış, Arnavutça eğitim veren okullar kapatılmıştır. Kosovalı Arnavutların gösterileri ise şiddetli bir şekilde bastırılmıştır. Bu durum Yugoslavya’nın diğer cumhuriyetleri tarafından hoş karşılanmamıştır. Miloseviç’in Sırp milliyetçi politikaları Sırbistan yönetimi ile diğer Yugoslav Cumhuriyetleri’nin arasını açmıştır. 1991 yılında Yugoslavya’yı oluşturan cumhuriyetlerden Slovenya ve Hırvatistan Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Kosova, Makedonya ve Bosna-Hersek’te bağımsızlık referandumları düzenlenmiştir. Bu durum Miloseviç’i daha da set adımlar atmaya itmiştir. 1992’de başlayıp 1995’e kadar süren kanlı Bosna Savaşı başlamıştır.

Sırbistan’ın Kosova üzerindeki baskısına tepki olarak kapatılan meclisin milletvekilleri 1991 yılında Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmiştir. Bunun üzerine Sırbistan daha da agresifleşmiş ve bölgedeki kontrolünü yoğunlaştırmıştır. Kosovalı Arnavutlar ise Sırbistan yönetimine karşı “sivil itaatsizlik” yöntemi uygulamaya başlamışlardı. Ancak 1995 yılında Bosna’daki savaşı sona erdiren Dayton Antlaşması, Kosovalı Arnavutları etkilemiştir. Sivil itaatsizlik yöntemi ile
seslerini duyuramayacaklarını ve silahlı mücadeleye geçmeleri gerektiğini düşünen Kosovalıların sayısı artmıştı.

1996 yılında Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) isimli bir silahlı grup ortaya çıktı. Bu silahlı örgüt Sırp polisine ve zaman zaman Kosova’daki Sırp yerleşimlerine yaptıkları saldırılarla gündeme gelmeye başlamıştı. Miloseviç yönetimi, UÇK’yı terör örgütü olarak tanımladı ve örgütle mücadele için Kosova üzerindeki şiddeti arttırdı. Bazı Arnavut köyleri, UÇK’ya destek verdikleri gerekçesi ile yakıldı. Ancak Sırbistan yönetiminin Arnavutlar üzerine baskıyı arttırması UÇK’ya katılımları arttırdı. 1998 yılına gelindiğinde Kosova topraklarının %40’ını UÇK kontrol etmekteydi. Ancak UÇK’da masum değildi. UÇK kendisi ile işbirliği yapmayan ılımlı Arnavutları ortadan kaldırıyor; Sırplara düzenledikleri kanlı saldırılarla onların Kosova’dan göçmelerini sağlıyordu. Kanlı Bosna Savaşı’nın sona ermesi ve UÇK-Sırbistan arasındaki çatışmalar uluslararası kamuoyunun gözünü Kosova’ya çevirmişti. Özellikle Sırpların çoğu kadın ve çocuk 45 Arnavut sivili öldürmesinin ardından yeni bir Srebrenica yaşanılmasından endişe ediliyordu. 1998-99 arasında 2000’den fazla kişi Sırp polisi tarafından öldürülmüş, yarım milyona yakın kişi mülteci konumuna düşmüştü. Şubat 1999 yılında ABD tarafından bir barış planı hazırlansa da plan Kosova’nın bağımsızlığını önerdiği için Sırbistan tarafından reddedilmiştir.

Kosova meselesine barışçıl bir çözüm getirilememesi ve Sırbistan’ın saldırılarının devam etmesi üzerine NATO güçleri Kosovalı Arnavutları korumak amacı ile Sırbistan’ı bombalamaya başlamıştır. NATO’nun bu müdahalesi BM Güvenlik Konseyi kararı olmaksızın yapıldığı için bazı ülkelerce hukuksuz bulunmuştur. NATO bombardımanında Sırbistan’ın başkenti Belgrad olmak üzere birçok noktadaki askeri hedefler, iletişim altyapısı ve rafineriler hedef alınmıştır. Bu bombardımanlarda birçok sivil Sırp da hayatını kaybetmiştir. Haziran ayında BM Güvenlik Konseyi bombardımanın durmasını, Sırbistan güçlerinin Kosova’dan çekilmesini, UÇK’nın silahsızlandırılmasını ve barışçıl çözüm yollarına gidilmesini içeren bir karar çıkartmıştır. Ardından kalıcı barışın sağlanması amacıyla Kosova Gücü (KFOR) adı altında çok uluslu askeri bir güç Kosova’ya gönderilmiş ve Kosova Birleşmiş Milletler Yönetimi kurulmuştur. Türkiye’de “Kosova Gücü”ne katılmış ve asker göndermiştir.

NATO müdahalesi ve Birleşmiş Milletler kararlarının ardından Kosova 2008 yılına kadar Kosova Birleşmiş Milletler Yönetimi tarafından yönetilmiştir. 2007 yılında BM Özel Elçisi hazırladığı raporda Kosova için tek makul seçeneğin bağımsızlık olduğunu ve Kosovalılarla Sırpların bir arada yaşayabilecek ortak bir zeminin kalmadığını ifade etmiştir. 17 Şubat 2008’de Kosova bağımsızlığını ilan etmiştir. Kosova’yı ilk olarak Afganistan ve ardından ABD tanımıştır. Türkiye dahil birçok Avrupa ülkesi Kosova’nın bağımsızlığını tanımıştır. Ancak Sırbistan başta olmak üzere Rusya, Çin gibi birçok ülke Kosova’nın bağımsızlığını tanımamıştır ve hâlâ tanımamaktadır. Bu durum Kosova için bir meşruiyet sorunu yaratmıştır

Kosova ile Sırbistan arasındaki gerilim 2008 bağımsızlık ilanın ardından sona ermemiş günümüze kadar devam etmiştir. Özellikle Kosova’daki Sırp azınlığın durumu günümüzde Sırbistan ve Kosova arasında zaman zaman gerilimlere yol açmaktadır. Avrupa Birliği, Sırbistan ile Kosova arasında kalıcı barışın sağlanması için çalışmalar yürütmektedir. Ancak Sırbistan hâlâ Kosova’yı kendi toprağı olarak görmekte ve Kosova’nın bağımsızlığını tanımamaktadır.

Kosova meselesini geçmişten günümüze gelişimi göz önüne alınırsa çıkartılacak sonuçlar vardır. Gerek etnik kimlik olsun gerek dini kimlik olsun, bir kimliğin başka bir kimlik üzerinde tahakküm kurmaya çalışması bir arada yaşama duygusunu baltalamaktadır. Milliyetçiliğin dayandığı değerler ülke sınırları içerisindeki tüm toplumu kapsamamaya başladığında toplumlar arasında geri dönülmez krizler yaratmaktadır. Günümüzde Kosova meselesi bu krizlerden sadece biridir.

Talha Beşirik

Kaynakça

AKTEPE, M. M. (2002). “KOSOVA”. TDV İslâm Ansiklopedisi. https://islamansiklopedisi.org.tr/kosova

BATI, G. F., & TUNBUL, N. Balkanlarda Yugoslavya’nın Dağılması ve Dayton Barış Antlaşması. UPA Strategic Affairs, 1(1), 73-84.

DEMİREL, A. G. N. (1998). Kosova’nın Temel Dinamikleri. Istanbul Journal of Sociological Studies, (32), 55-73.

Levent, Z. (2013). Tarihi Süreçte Kosova. Atatürk Yolu Dergisi, 13(52).

SARI, İ. (2010). Kosova’nın bağımsızlığının uluslararası sistem bağlamında değerlendirilmesi. DEÜ Sosyal Bilimleri Enstitüsü).